Sayfalar

Pazar, Nisan 15, 2012

Gecen Yine Iciyoruz... (1. bölüm)

  ''Anlatsam mı; anlatmasam mı?'' diye çok düşündüm aslında.Çünkü rezil bir durum bu. gerçekten büyük bir rezalet yaşanılan... Hala tereddütler içersindeyim,belki de hatadır bunu anlatmak.Belki de; bir daha hiç konuşulmamalı bu yaşananlar...

  ''Anlatacaksın işte... Yoksa işin ne burada, niye yazıyorsun bunları? Bal gibi anlatacaksın,anlatıyosun.Peki bu naz,bu samimiyetsiz çekingenlik, bu şov niye!? Adam gibi anlat,anlatacaksan! '' diye haklı olarak, söylendiğinizi tahmin ediyorum...Lakin anlattığımda siz de bana hak vereceksiniz,öyle kolay kolay anlatılacak bir durum değil bu. Zaten bu zamana kadar beklememin de sebebi budur.

  Anlatacağım elbet aziz dostlarım! Her şeyi olduğu gibi anlatacağım...Lakin biraz sabretmenizi isteyeceğim. İzin verin, bu olayın bende yarattığı hisslerden bahsedeyim önce.

  Ben her ne kadar rezalet desem de, bu olayın ayırdına vardığımda duyduğum şey utanç değildi.Hatta mutluydum bile,garip bir şekilde kendimi bu duyguya kaptırmaktan alamıyordum.Birazdan anlatacağım bu olay; uygun ortamlarda,dost meclisinde sıkça anlatılacak(anlattığım) bir olay.Başta dediğim gibi ''Rezalet!'' denerek anlatırılır,lakin olayı anlatan, kahramanımızın yüzü sürekli sırıtır. Pekiyi niye sırıtır kahramanımız? Niye neşeli gibi görünür; madem durum rezalet ise ?

  Böylesi enteresan durumlar, rezalet gibi dursa da aslında insanların kendi içlerinde gurur duydukları anılardır.Bu anılar, insanın hayatını ilginç kılar. (yani onlar öyle düşünür).Ayrıca ileride de, genç kuşaklarla anlatılacak, ''Ya işte biz böyleydik,şöyle haşarıydık,öyle hızlıydık'' mesajlı hikayeler sağlar.Unutulmaz anılardır bunlar.Kişinin yaşamını doldurur, dolu gösterir. İnsan, yaşadığı olay taze iken de sırıtır,eski bir anıyken de... Evet, sırıtılır; çünkü bu durumda insan yaşadığını hisseder.

  Bu insanların o anıları anlatırken, gözlerine iyi bakarsanız; gözlerindeki farklı parıltıyı farkedersiniz, gözleri bile sırıtır. Bu '' sırıtma'' durumun yaş ile alakası da var elbette,lakin sadece genç yaştaki insanlarda olan bir şey değildir bu.Genç insanlar,sadece daha coşkulu anlatırlar böyle durumları,daha çok gurur duyarlar.

  Elbet böylesini anıları,süsleyip püsleyerek gıcık bir şova dönüştüren kolpacılar da vardır.İnsanlar, bu samimiyetsizlerden iğrenirler.Kimin gerçekten samimi; kimin kolpacı olduğu gerçeğini de, bahsettiğim gibi kişinin gözlerinde bulabilirsiniz.

  Benim baştaki tereddütlerimin sebebi de buydu.Beni de o samimiyetsiz insanlardan zannedersiniz diye kaygılandım.Ama,en bir ufak kolpa yapacak değilim sevgili dostlarım,her şeyi olduğu gibi anlatacağım,Tanrı buna şahittir! Haa... Ayrıca kendimi kasarak; neden size bir şey ispat etmek zorunda hissettiğimi de anlıyor değilim zaten! Buna ihtiyacım yok!

  İşte ben de aptal aptal sırıtırım bu tür anılarımı anlattığımda, çok hoşuma gider çünkü. Evet! Sizden çekinecek değilim; sırıttım ve yine sırıttacam! İşte sırıtmaya başlıyorum...

  Olay çok eski de değil; yeni de değil, şubat başlarında oldu. Hanii, şu lapa lapa kar yağan gecelerden biri. Abim(benden 5 yaş büyük) henüz yeni gelmişti işten diye hatırlıyorum -belki de o gün izinliydi de,hep evdeydi- ben de evde, öylesine vakit geçiriyordum ki; abim: ''Şarap alalım'' diye söylendi. Tam, ben: ''Ya...Abi ben çıkmam şimdi bu soğukta ya! '' diye itiraz edecekken, ''Hatta gel lan, beraber çıkalım! Kartopu oynaya oynaya gider, geliriz.Hem spor olur,kilo vermeliyim '' diye ekledi,göbetiğini tutarak. Hoşuma gitti benim de '' İyi'' dedim;'' Kapışırız...''.

  Giyinip evden çıktık,o apartman kapısından önce çıktı.Ben kapıdan çıkmadan evvel botların bağcığını bağlıyordum.Ardından ben de çıktım.Elinde kartopu beni bekliyordu, birbirimize bakınca gülmeye başladık.Onun ki tehditkar bir gülüştü; benimkisi ise ''Abi dur bokunu yiyim,hazır değilim daha'' şeklinde, çekingen bir gülüştü. Hafifçe eğildim. Bir elimi ona dogru kaldırıp, atacağı kartopuna karşı koruma yapıyor; diğer elimle yerdeki karları toparlamaya çalışıyordum. Bi süre elindeki kartopunu bana atıyomuş gibi yapıp ''fake''ler verdi,benim verdiğim tepkileri görüp eğlendi.En sonunda salladı ellindekini: ıska! Ani bir şekilde yerde topladıgım karları 2 elimle avuçlayıp top haline getirdim.Bu sefer benim gülüşüm, '' Şimdi şiktim belanı! '' gülüşüne döndü; onun ki de '' Ananski! '' gülüşüne. Kovaladım bunu,arabalrın oraya doğru kaçarken ben de salladım elimdeki kartopunu ardından.Lakin nereye...Çok alakasız bi yere gitti.

  İkimiz de kazmaydık, zannedersem abimle tek ortak özelliğimiz de buydu.Tip olarak da birbirmize o kadar benzemiyoruz ki.Bizi ilk görenler kardeş olduğumuza inanamıyordu.Gerçi ben de babama benziyorum,abim de... Ama gel gör ki; ikimizin alakası yok. Bi kere ben; siyah saçlı,kahverengi gözlü,buğday tenli zayıf bir adamım.Abimse; komple kızıl, koyu yeşil gözlü, iri,göbekli bi adam.Yani insanların inanaması gayet normal.Biz bile inanamıyoruz.Başlarda(ufakken) birbirimizden süphelenmiyor da değildik zaten.Lakin benim sakallarda hafif kızıllıklar olunca; ''Aha!'' dedik,''Bu bir ispattır! ''. O zamandan beri birbirimize daha bağlıyız... İnanamayan,şaşıran olursa da hemen sakallarımı gösterip ''Bak!'' diyorum.


  Herneyse, bi süre kartopu oynadık,fakat ellerimiz fazla dayanamadı. Oyunu bıraktık. Tekele dogru devam ettik.Abim ''Lağğn, aslında hava güzel yağıyor ha! Dışarda takılalım,hem şarap üşütmez'' dedi.Kabul ettim,''İlerde çamlık-park var oraya gideriz o zaman.Ora güzel...'' dedim. İşte, önce tekele uğradık; 2 şişe şarap aldık,beyaz leblebi aldık. Ardından, geçtik çamlığa,karşılıklı 2 bankın oraya kurulduk.Pek kalabalık olmasa da başta -ki; saat 23.00 dolayları olsa gerek- parkta bir takım insanlar vardı,fakat yine de bizim yakınımızda değillerdi. Arada 1-2 köpeğe baktık yanımıza gelen, köpeğiyle gezmeye çıkan çiftler vardı. İmrendik... Yani çift olmaya değil! Köpek sahibi olmaya. ''Ulağğn bi tane de biz alsak ya şunlardan'' diye sevdik köpekleri. Annemi, bu olaya nasıl ikna edebileceğimizi düşündük; bulamadık... Annem hayatta izin vermezdi; çünkü bilirdi köpek geldiğe, bizle beraber ekstradan onla da uğraşması gerektiğini.Bu konuyu her açtığımızda ''2 tane var zaten...'' cevabıyla karşılayor,ağzımızın payını alıyorduk.

İşte böyle sohbet ede ede şarabımızı içtik.bi ara ''kardan adam yapalım'' dedik;''Hem sik, taşak da yaparız...'' ama elimiz dondu,kar sıkışmadı,iyi bir kitle oluşturamadık falan filan derken şaraplar bitti.Kafa başı 1 şişe zaten bizi güzelce keyiflendirmiş,hafiften boyamıştı Ama kesmezdi... Abim: '' Git lan evden para al,2 şişe daha kap-gel, bekliyorum ben burda'' dedi.''Annem verir mi ki?..'' diye sordum.''Verir,verir'' dedi; '' Söyle mutlaka versin.Hadi çabuk git; koş bak, bekliyorum'' diye de ekledi.

  Kar şiddetini arttırmıştı...Üşüyordum... Hızlıca yürümeye koyuldum,hatta bi ara depar attım! ''Kimse görmüyor nasılsa,hem ısınırım'' diye -alkolun etkisi olsa gerek- ve sonunda eve vardım... Annem kapıyı açtı,sadece beni görünce '' Abin nerde?'' diye sordu. ''Dışardayız ya sen bi 50 lira çıksana, takılcaz biz biraz daha.''dedim.İlginçtir ki; hiç itiraz etmeden verdi parayı ve ''Ben uyucam ama'' dedi.''Ben de uyu sen,ben de var anahtar'' dedim ve çıktım. Tekele dogru ilerken işemem gerektiğini farkettim, aniden bastırmıştı. Kuytu bi yere geçtim ve işedim.o kadar rahatladım ki gözümden yaş süzüldü.Yanağımdan süzülen göz yaşını dilimle sıyırdım. Ardından tekele vardım ama kapatmıştı.Ben de dogru çamlığa gitim. Vardığımda, abim ''Hani...'' dedi ''Şaraplar nerde?'' diye sordu.kapalı olduğunu söyledim.''Dur...'' dedi; ''Şu aşağıda da var. Gel oraya bakalım; olmadı,benziliğe gider, ordan alırız bi şeyler''. Yürüdük biraz,tam kapatmaya hazırlanıyorken,açık bulduk bahsettiği yeri. Yine 2 şişe şarap aldık,çamlığa geri döndük.

  Biz kendi yerimize dogru ilerleken, bizim yere 2 kişini kurulduğunu gördük,onlar da bir şey içiyordu. İlerledik selam verdik,selamştık. ''Sizin yer miydi ya?'' diye sordu beriki. ''Hee..'' dedik ''Takılıyoduk, şarap bitti almaya gittik.''.'' Biz de boş gördüydük de... '' diye çekingen bir tonla karşılık verdi.''Sorun yok ya... takılırız berebar, bura iyi. Üstü falan kapalı; kar pek gelmiyor.'' dedik. Sonra onlarda da bizdeki şarabın aynısından olduğunu farkettik: ''Cumartesi''. 1 şişeyi 2'si içiyordu birlikte.Bi süre ''Cumartesi''den falan bahsettik, içiminin ne kadar güzel oldugunu falan anlatıp şarabın kalite-fiyat oranının uygunluğunu övdük... Muhabbet ilerledi.

  İlerleyen sadece muahbbet değildi,o süre zarfı içinde içilmeye devam etti.Dolayısıyla alkolun etkisi de bir hayli ilerlemiş olmalıydı.ben size başta ''her şeyi anlatacagım, oldugu gibi'' dedim ama tüm olayları çok net de hatırlayamıyorum; misal abim de bir ara bir yere işemiş olmalı...Ama gel gör ki;ben böyle bir şey hatırlamıyorum.Gerçi ben eve gittiğimde bi yerlere işemiş de olabilir...Herneyse... Ama genel olarak olay sırasını hatırlıyor ve ne olup bittiğini,temayı biliyorum.Neyse, devam edelim...

  İşte sohbet, makara, o-bu derken şarapları da çekiyoruz.Ben boşalan bardağımı doldurmak elime şişeye attım ilki bittmiş,İçimden ''Aa...'' dedim ''bitmiş bu''.Şaşırmamın sebebi; diğer elemanların şişenin daha yarıya bile inmemiş olmasıydı. Diğerine el attık doldurduk.o ara yanımdaki sırıtarak:'' ''Ya kardeşi sen ne kadar hızlı içiyosun öyle,valla acayip içiyorsun'' dedi, gülerek. '' Hava soğuk ya ondan falandır'' dedim ben de gülerek. Öyle bi konuşuldu bu. Benim bir hoşuma gitti,bir hoşuma gitti tabii... Anlatamam size, aziz dostlarım! O andan sonra ben nispet yaparcasına,'' Biz böyle içeriz kardeş!'' dercesine daha da hızlı çektim şarabı. Acayip gaza gelmiştim,2 yudumda bitiyordum, plastik bardaktaki şarabı.Gerçi bunda üşememinde de etkisi vardı. Abim:'' Erim, hadi gidelim lan,hava soğudu... '' dedi. ''Ya dur 2 dk daha şarap bitmedi daha,nereye gidiyoz...'' diye karşılık verdim,yerdeki şişeyi ona uzatarak ''Az sabret.Al,çek şaraptan üşümezsin...'' diye de ekledim.

  Sonra sohbete devam ederken abim birden -hoooop!- ne dogru devrildi.Abim,dediğim gibi bayaa iri biridir zaten, hele giydiği o omuz korumalı motor montuyla... Eni boyunun yarısı gibi bi şey olmuştu.Öyle büyük bi kitlenin kule gibi öne dogru yıkılması bayaa ilginç ve komikti.''Yaramıyosa içme oğlum!..'' diye takılarak yanımdaki elemanla kaldırdım,bunu. '' Ayağım kaydı oğlum,buzlanmış burası diye söylenerek durumu kurtarmaya çalıştı.


                                                                                                                        Devamı Yarın.



Not:  Ayrıca bakınız;

6 yorum:

Miss Spock dedi ki...

Oooo bomba geliyor! Şimdi ilk zamanlar öyle olmasa da, şu an ben bile bunu zevkle anlatabilirim:D Böyle olaylar çok nadir yaşanır. Hatta orlando ve benim de bakış açımdan bir kısım da yansımalı yazıya pliiiiz

erim dedi ki...

yazı hazır zaten.ayrıca orlando ne lan !kadir de işte sankim bilmiyosun adını...

Miss Spock dedi ki...

Herkes kadir mi biliyor lan! Ay sabırsızlıkla bekliyorum nasıl anlattın kim bilir. Hem sen dışardan anlattın Kadir de yazsın. Ben de yazıya Sultan cephesinden yorumlarla katılıcam. Halk tüm tarafları dinlicek! Geçti diktatörlük devri. Gerçi şu yorum onaylama gibi bir mallık şurda durdukçaaaaa

erim dedi ki...

bilen kadir diyor.kendi de kadir diye kullanıyor zaten.her neyse, seninlen polenmiğe girmiicem arkadaşım...

ayrıca zaten o onay olayı sırf senin yüzünden var.saçma sapan şeyler yazmanı istemiyor,sana karşı önlem alıyoruz...

Miss Spock dedi ki...

Ooo kapat kapat şimdi altta kalmamak için ne diyeceğimi bi düşüneyim sonra ödemeli dönerim ben sana.

Gülni... dedi ki...

Güldüm pis pis !