Sayfalar

Salı, Ocak 31, 2012

Rüya Gibi Takım - Barcelona (1.Kısım)

  Saat sabahın 4'üydü, mutfakta oturyor, elimde su dolu bardak; pencereden dışarıda, ince ince  yağan karı izliyordum.Yarım saattir, gördüğüm rüyayı düşünüyor,uyuyamıyordum.İnsanın her zaman göreceği cinsten bir rüya değildi bu.Hem rüyada oldukça mantıksız bir şey vardı.Kafamı kurcalayan,beni böyle uyutmayan da oydu...En iyisi size en başından anlatayım rüyayı dostlarım.

  Bir şekilde,birden Barcelona idmanında buldum kendimi,takıma yeni katılmıştım.Oldukça sıcak bir atmosfer vardı, oyuncular birbirlerine bir şeyler anlatıp gülüyor,şakalaşıyorlardı. Hocamız, Pep Guardiola  takımı ortaya çağırıp topladı ve beni takımla tanıştırdı.Hemen kaynaştım yeni takım arkadaşlarıma,sağolsunlar çok ilgilendiler benle,en çok da kaptanlarımızdan Xavi.Takımdaki arkadaşlıktan bahsetti,herkesin birlikte, idmanlar dışında da oldukça fazla vakit geçirdiğini,buradaki herkesin gerçekten bir aile gibi olduğunu,birbirlerine gönülden bağlı olduklarını anlatı.Sonra çubuk kırma hikayesini anlatmaya başladı,durdurdum onu, dedim ki:
 

 ''Abi biliyorum ben onu ya,çubukları tek başlarını kıramıyolar falan... Hepsi birer tanesini kırıyor,böylece birlikte bütün çubukları kırmış oluyolar.Halbuki ne kadar salakça hepsini bir kişi sırayla kırsa da olur...''
 
  Güldük,hemen samimiyeti kurmuştuk.''İşte'' dedi,''Dünyadaki en iyi takım olmamızı da bu birlik ve beraberliğe borçluyuz''.Başımı sallayarak  onayladım onu.Ardından,Genç hocamız Guardiola,ısınmamız için saha çevresinde tempo tutarak koşmamız talimatını verdi,başladık koşmaya...

  Önde Messiyle İniesta koşuyordu,arkalarında Alves,Puyol ve birkaç kişi daha vardı,onların ardında da Xaviyle ben yan yana koşuyorduk.Herkes birbiriyle çaktırmadan muhabbet ediyordu.Hoca uzaktan, '' Ağzınız değil,ayaklarınız çalışsın beyleer! '' diye bağırıp bizi uyarıyordu.Ama biz gizlice konuşmaya devam ediyorduk.Dalağım şişti,kenara çıktım,''bağcıklarım çözüldü'' hesabı eğildim,biraz fazlaca vakit geçirmiş olmuşum ki Guardiola uzaktan ''Ne oldu ?'' diye seslendi bana,'' Önemli bir şey yok'' anlamında elimi kaldırdım,bi süre daha kramponlarla uğraşıyor gözüktüm.Sonra külübeye gittim,hocaya ''bunlar ayaklarımı sıktı ya,bi numara büyüğü yok muydu?'' diye sordum.Hoca,malzemeciye talimat verdi,yeni kramponlar geldi.Giydim kramponları,koşuya devam ettim.
 
  Birkaç tur kaytarmış,iyice dinlenmiştim.Yalnız kramponlar büyük gelmişti, ayağımdan çıkacak gibi oluyordu sürekli.Ben de ayaklarımı fazla kaldırmıyor, yere sürüye süreye koşuyordum.Xavi,beni böyle görünce ne olduğunu sordu,''Yok bi şey'' dedim,meraklı gözlerle ayaklarımı bakmaya çalışırken; konuyu değiştirmek için aniden  ''Ya Abi...'' dedim, ''Herkes Messi'yi konuşuyor da; bence en iyi sen oynuyorsun.Yani tamam, 'Xavi de iyi oyuncu' diyorlar ama 'Xavi de...' diyorlar işte,'Messi de' demiyorlar mesela...Çok pis hakkını yiyorlar senin'' dedim.''Sağolasın,ama...'' dedi,''Biz bir takımız.Takım olarak çok iyiyiz,önemli olan da bu.Ayrıca Messi gerçekten çok özel bir oyuncu... ''dedi.'' Ya abi bırak allasen!'' dedim,''Görüyoruz milli takımında özel oyuncuyu...'' dedim,yüzümü buruşturak.''Messi senin verdiğin pasları verebilir mi be abi! Anca topu sürsün it gibi koşarak...Onu eskiden İbrahim Üzülmez de yapıyodu be! '' dedim.''O kim?'' dedi.''Siktir et ya,tanımazsın'' dedim,ardından ekledim:'' Ya İniesta'ya ne demeli... Adam, bildiğin seni taklit ediyo ya; hiç bi özgünlüğü yok oyun stilinde. '' dedim,''Sana yancı olmaya çalısıyor.'Xavi' olmasın, hep 'Xavi ve İniesta' olsun istiyor.Karaktersiz ibne! '' dedim. ''Haklısın lağğn...'' dedi gözlerini kısarak.Halihazırda varolan bir durumu, yeni kavrayan insanlara özgü bir göz kısmaydı bu.

  ''Ben olmasam bi bok olmaz bu takımdan! Bendeki  liderlik özellliklerinin yarısı Messi de var mı? Yok!.. İneasta  piçi de ne biliyosa benden öğrendi... Haksız mıyım ? '' dedi.''Haklısın tabii,elbette haklısın büyük komutan! Barça'nın bir komutanı var; o da sensin,ortasaha senden sorulur!'' diye coşkuyla onayladım bunu, iyice gaza geldi inek: ''Geçen kulağıma da geldi,bu ibneler benim için 'Artık yaşlandı yaa,gençlerin önünü açması lazım' gibisinden laflar ediyolarmış...Şerefsizlerin bütün hepsi kıskanıyor beni'' dedi.Devam etti:'' Beni böyle böyle göndermeye çalışıyolar,'yaşlandı' diyerek...'' ve kükredi: ''Ben kimseyi ekmeğimle oynatmam lan ! ''


                                                                                                                              To Be Continued...

Perşembe, Ocak 26, 2012

''sa kardesim ilişki durumumu begenirmisin??''

Aynen bunları yazdı; çocukken samimi olduğum,şu an ise yüzünü dahi çok az, bakkala falan giderken gördüğüm; görsem de bazen selamlaşıp bazen selamlaşmadığımız, mahalleden bi eleman Facebook1'ta.. Afalladım,şapşallaştım, ne yapacağımı bilemedim.
  Oysa ki güne güzel başlamıştım, altının düştüğünü,TL2 ' nin biraz daha değer kazanacağını haber etmişti cnbc-e3 sabah.niye sevindim ben de bilmiyorum, altın mı alacaktım? Hayır. TL'ye yatırımım mı var ? Hayır. Ama ülke parasıydı işte, olaya duygusal yaklaşıyordum. ''Düşşün mına koyim, düşsün... Altın4 da düşsün ,Dolar5 da düşsün... TL kazansın...'' diye söylendim.Validem beni uyandırmaya kıyamamış, ben kalkmadan markete gitmiş; ekmek vesaire şeyleri almış,kahvaltıyı çoktaan hazır etmişti. Beni çağırdı,gittim yedim,karnımı doyurdum.her şey iyiydi yani.Bilgisyarı açtım, Dortmund'la6, Bayern'e7 tam 3 tane döşedik FM8'de. Facebook'a girdim,bir-iki ''komik video9'' izledim. Hani o ekrana bakıp pür dikkat bir şey izlerken, birden yüksek sesle ekrana çıkan ürkütücü resmin etkisiyle korkan,şoka giren, ekran vuran insanların olduğu videolardandı izlediklerim. Ardından, o Facebook'un kendine özgü uyarı sesiyle irkildim.Sohbet penceresini açtığımda ise; bahsettiğim bu kokunç manzarayla karşı karşıya kaldım...

   Karşı kaşıya kaldığım bu pozisyonda, o korkunç manzara beni hazırlıksız yakaladı.o an gerçekten kanım dondu sevgili dostlarım, az kalsın korkudan, ekranı tekmeleyecektim ben de,  az evvel bahsettiğim o görüntülerdeki adamlar gibi. Kendimi kontrpiyede kalan kaleci gibi hissettim, yaşama isteğim kayboldu. Cevap vermesem bu eski sarkadaşıma, en azından hatıralarına karşı bir ayıp işleyecektim.Lakin cevap vermeye kalksam da, ne diyebilirdim ki; böylesine korkunç, rezil, midesiz bir duruma? İşte, ben böylesine akıl kemiren bir ikilem içersinde, son derece kararsız bir haldeyken ,ikinci mesaj geldi:''ordamısın??''. Offf tanrım, yine ''mısın''ı ayırmamıştı: demek ki ilk mesajda da kullandığı soru ekinin ayrı olması gerektiğini gerçekten bilmiyordu. Ruhum öylesine ağır işkencelere maruz kalıyordu ki; bunları ancak 19. yy Rus edebiyatçıları tasvir edebilirdi. Bu psikolojik sancılarım o kadar şiddetliydi ki; bedenime de etki etmesi uzun sürmedi.Kızarmaya, nefes alamamaya başladım,Tanrım gerçekten de boguluyordum!

  Neyse ki; aklıma birden bu durumdan nasıl kurtulacağım geldi. Size yemin ederim ki; tam bayılacakken, can havliyle: '' Erim yok, ben abisiyim sonra konusursunuz'' yazdım ve hemen ardından makinenin fişini çektim! Ardından ter içinde sandalyeye yığıldım,hemen anneme kolonya getirmesini ve odamdaki pencereyi açmasını rica ettim.Validem benimle ilgilendi, ana yüreğinin verdiği o aşırı telaş ve yüksek ve endişeli sesle, bana n'oldugunu sordu. Tabii onlara tüm bu olanları anlatmadım. Biraz başımın döndüğünü, aşırı terlediğimi; bu durumun sıcaklardan kaynaklandığını söyledim.O yüzüme kolonya sürmeye devam etti şefkatle. Ben ise... Ben ise yıllar sonra bile o günü hatırlayacağıma emindim...


  1.Bir sosyal paylaşım sitesi,www.facebook.com.
  2.Türkiye Cumhuriyeti para birimi
  3.Türkiye'de de yayın yapan bir TV kanalı.
  4.Yatırım aracı olarak da kullanılan değerli bir maden
  5.A.B.D. para birimi
  6..Merkezi Dortmund şehrinde bulunan köklü bir Alman futbol külübünun(Borissia Dortmund), Türkiye'de sıkça kullanılan nam-ı diğer adı.
  7.Merkezi Münih şehrinde bulunan köklü bir Alman futbol külübünun(Bayern München), Türkiye'de sıkça kullanılan nam-ı diğer adı.
  8.Football Manager adlı bilgisayar oyunu serisinin nam-ı diğer adı.
  9.İnternet üzerinden çeşitli mecralarda paylaşılan gülünç, görüntüler dizisi


 Not: İşbu hikaye, daha evvel de buradan yayınlanmıştı; lakin arşivin silinmesiyle kaldırılmıştı.Şimdi hem yeniden arşivlenmesi adına, hem de okumayanların okuması,okuyanların tekrar okuması (tekrar tekrar okuyun lan yazdıklarımı !) adına... güç bende artık !!! (Hiiiiii -men ! )

Pazar, Ocak 22, 2012

Yarım El Tokalasan Kız

   Yarım El Tokalaşan Kız ! Bir gel şöyle... Evet,evet sen. Bak hala bakıyor ! Sen değil ya...  Heh sen ! Gel gel... Toklaşmaya gerek yok arkadaşım indir elini,biliyorum ben seni... Her neyse, hemen anlat şimdi lütfen; neyin peşindesin sen ?..  Allah aşkına söyle !

   Hayır,eğer karşı cinsle el teması kurmak istemiyorsan anlayabilirim, hoşgörüyle karşılarım; ama elini ilk uzatan da sensin... Elini uzatıyosun, ben de '' insan gibi '' tokalaşmaya niyetlenip, atıyorum elimi  kavramak için. Hop... son anda sen  yarım veriyosun. Ben bütün elimle kavramaya çalışıyorum, o yarım eli; sanki ben zorla tutuyormuşum gibi senin elini. Öyle pis bir durum oluyor. Öyle bi geriliyorum,utanıyorum ki o  tokalaşmadan sonra. Afedersin,''sik'' gibi bir durum oluşuyor, sanki ben sapıkmışım gibi oluyor.

   Ya insan gibi el sıkış, ya da insan gibi el sıkışma! Emin ol, sen de rahatlayacaksın.Ben seni de biliyorum, sen de geriliyosun.''Modern bir kızım ben'' diye elini uzatıyosun; ama ''aynı zamanda edepliyim, bu konularda biraz muhafazakar bir kızım aslında... '' mesajı vermek için yarım elle tutuyosun, benim o dostça uzattığım elimi. Ben sana söyleyeyim,sen ne modernsin ne de edepli. Sen ''yarrak'' gibi bir kızsın! Bir gün elimden bi kaza çıkacak bak ! Sikicem ebeni !
 
   Bak! üşenmedim araştırdım, bu yarım elin olayı aslında şeymiş; eskiden, Avrupa'da falan kadınlar yarım el verirlermiş ki; beyfendiler nazikçe tutup elini öpsün.

   Seni son kez uyarıyorum! Baktım yine öyle oldu, kaldırıp öpücem o eli, yavşakça. Utancından yerin dibine gireceksin ! Ya da senin, o yarım elini bütün elle tutğum gibi kıvırıp kıracağım o parmaklarını, o zaman görüceksin ebeninkini ! Hadi şimdi siktir git burdan !

Çarşamba, Ocak 11, 2012

Zombiler !

     Zombiler...
     Yaşayan ölüler...
     Orrrrrospu çocukları...
     Milletin karısına-kızına,anasına-bacısına,hatta direkt kendisine saldıran,adi canavarlar...
     *                             
     Pekiyi, ama...
     Bir kere sorkduk mu:
     ''Bizi niye yiyorsun? '' diye
     ''Ayıp değil mi?! Kuran'da bile yamyamlık yasaklanmış,sen de insansın... En azından eski günlerin hatrına... '' diye
    Ya da, ''yakışıyo mu sana? hepimiz aynı mahallenin çocuguyuz,şurda...'' diye.
    Sormadık dostlarım, sormadık...
    *
    Hiç buyurettik mi soframıza:
    '' Yengen kavurma yapmış,bayramdan gelen kurbanlık koyun etinden.. tam ağzına layık!'' diye...
    *
    Yahu bu adam aç! Aç!..
    *
    Hem herif zaten ölümden uyanmış,o daha panik senden.Olayı çözmeye çalıyor:'' ulan burası neresi,ben öldüm mü? Mezardan çıktım mına koyim! Bu elemanlar niye bizden kaçıyor?Aa ibnenin elin de pala var,mevzu yapıyor!''
    *
    İşte biz bu aklı karışık,ağzına ne zamandır bir şey girmemiş,aç biilaç adamları görünce, ''aa bu zombi, aa bu çürümüş bir ucube!'' diye, sırf korkumuzdan ve dış görünüşünden dolayı saldırıyoruz...
    *
    Heriflerin kafasına ver ediyoruz palayı, sopayı.
    Beynine çakıyoruz; pompalıyla, magnum'la headshot'ı...
    *
    Ee sen bunu yaparsan o şaşkın adama
    O da sana saldırır tabii sikkafa!!!