Sayfalar

Pazartesi, Nisan 16, 2012

Geçen Yine Iciyoruz... (2. bölüm)

   1. bölüm için; http://ortasekerlikahve.blogspot.com/2012/04/gecen-yine-iciyoruz.html?spref=fb

  Biz 2.ciyi de bitirdik; yani toplamda 2'şer şişe içmiş olduk. Kar daha da bastırmıştı,elemanların şarap hala duruyordu. Biz müsaade istedik,vedalaştık.Ardında yürümeye koyulduk, girdik birbirimizn koluna güle-oynaya,muhabbet ede ede ilerliyoruz.biz böyle makara yaptğımız için kayış iyice koptu, iyice saldık kendimizi.Yolda yüreyemez olduk,sendeliyorduk.Allahtan gecenin ileri saatleri olmuştu da, etrafta kimseler yoktu.Bu heralde onların önünde düşmesine bayaa içerlemiş, bana gülerek: ''Kimdi lan onlar !?'' falan diye saçma sapan sorular sormaya başladı; ''Geri dönelim,dövelim onları...'' falan dedi. İşin makarasındaydı tabii ama gerçekten çok salmıştı kendini, ben o ana kadar daha iyi gibiydim.

  Tabii,şunu belitmeliyim ki bu noktadan sonra hiç hatırlamadığım kopuk şeyler de başlıyor. Artık sendelemekle de kalmıyor; düşüyorduk.Abim bayaa bayaa geri dönmeye kalktı; ''Dövücem o pezevenleri!'' diye; zar zor tutup çekmeye çalıştım,'' Oğlum denyo musun sen? N'aptı herifler sana!'' diye söylendim.Lakin laf dinlemiyor, geri gitmeye çalıyordu yine.Hafif sinirilendim,önüne geçip ittirdim bunu, yere düştü. Güldü,''Çekil lan''diyerek ısrarını sürdürdü gülerek. Bi daha ittirdim sendeleyip tekrar düştü.Tekrar itmemin sebebi onu durdurmak mı yoksa; sadece yapabiliyor olmam mıydı bilemiyorum.Hafiften hoşuma gitmişti, bu durum. Zira dinçken bunu yapmam,onu iterek düşürebilmem imkansızdı (Haa... Güreşte işler değişir tabii, o ayrı! Gerekirse sikerim belasını...). En sonunda vazgeçti bu işten...

  Benim üşümem iyice arttı; titremeye başladım. Abim de fenaydı. Sonra etrafıma baktım, '' Nerdeyiz lan biz?'' diye sordum abime. O da etrafına bakındı.'' Burası neresi lağğn?'' falan diye söylendi. Etrafta dolanmaya devam ettik ama bi türlü tanıdık bir yol bulamıyorduk.Tanıdık bi yer,bi bina çıkarmaya çalıştım ama yok! Koduğumun Beylikdüzü'nde bütün binalar birbirinin aynısıydı...

  İlerlemeye devam ettik,ama nereye gittiğimizi bilmeden... İşin kötüsü: durmadan düşüyorduk ve kolay kolay kalkamıyor; kendimizden geçiyorduk. İşte o sıralar benim götüm attı, aziz dostlar! ''Ahaa!'' dedim; ''Biz sızıp kalıcaz,donarak ölücez burda...'', acayip oldum.''Annemi falan arayalım ya... Donucaz burda yoksa! '' dedim abime. Abim: ''Ya manyak mısın oğlum, buluruz şimdi sakin ol'' falan gibisinden şeyler soyledi gülerek, benim bu panik halimi görünce.Sürekli gülüyordu zaten. Bu durumda gülüyor olması hiç hoşuma gitmiyor,canımı sıkıyordu. İçimden '' Fena uçtu galiba...'' diye düşündüm -hoş, bu uçma konusun benim de ondan aşağı kalır yanım yoktu,artık-, ben abimin ''Arama lan...'', ''Koy şu telefonu cebine .mına koyim '' uyarılarına rağmen telefon etmeye çalıştım.Lakin bir türlü edemiyordum! Hem alkolun hem de şiddetli yağan akrın etkisiyle, ekranı adam gibi göremiyordum, her şey bulanıktı. Ayrıca telefon da ''dokanmalı'',''ekranı ellemeli''ydi; ama ben soğuktan parmaklarımı hissetmiyordum bile o an. Bu şartlarda,bu kafayla telefonu kullanmam çok zordu. Bi yerlere basıyor,ardından kulağıma götürüyordum telefonu; ama bi şey duyamuyordum.''Ulan yanlış mı bastım yoksa?.. Ya da rüzgarın,abimin sesinden dolayı mı bi bok duyamıyorum?..'' diye söylendim içimden, o an abim de durmadan beni aramamam için rahatsız ediyordu çünkü. Anneme ulaşamadım. Git gide tırsıyor ve üşüyordum.Babamı aramaya çalışıyordum diye hatırlıyorum; gelip bizi alması için.Abimin herhangi bir itirazıyla karşılaşmadım; çünkü bambaşka alemlere dalmıştı o an zaten.

  Bu olay noldu  hatırlamıyorum.Başarısız olan bu telefon girişiminden sonra bi baktım ki; cadde gibi bi yere çıkmışız.Dedim bari, taksi bulalım eve varınca evden alır veririz parasını. Uzaktan gelen arabaları,üzerime gelen far ışıklarından ötürü seçemediğim için her gelen arabayı taksi zannediyor; el kaldırıyordum. Lakin hiçbiri durmuyor, geçip gidiyordu.Ben umudumu kaybetmeye başladım.Artık içimden dua falan etmeye başladım, imana geldim...''Ulan sarhoş bi şekilde ölücez.Önce donucaz sonra yanıcaz! kesin cehenneme gidicez,sikilecek belamız...'' diye içimden yerinirken iyice götüm attı. Taksi olup olmaksızın gelen arabaların hepsinin önüne atladım, yolunu kesitim.Göz göze geldiğim sürücülere ''Niye durmuyonuz lan! '' diye bağırdım.''Şaşıran sürüceler yavaş yavaş gaz veriyodu üzerime,ürkmüştüler. Abim kahkahalarla zar-zor çekmeye çalışıyordu beni arabaların önünden.Bu müdahalere ben de karşı gelmek için direnirken düşüp yuvarlanıyoduk yolun kenarlarına... Bu sayede arabalar öyle yol buluyordu kendilerine ve gazlıyolardı. Sonra biz öyle yürümeye,tekrar tekrar düşmeye falan devam ettik, heralde. Sonra annemin geldiğini hatırlıyorum, endişe dolu gözlerle geldi yanımıza.''Aha ! '' dedim o an,''Şükürler olsun Rabb'ime ! ''.İşte daha sonra eve gittik annem abime kahve falan yaptı; abim ''Uyumayacam!'' faln diye diretiyodu.Ben de yatağa geçip sızdım öyle diye hatırlıyorum...

  Sonra ertesi sabah kalktım.Verdiğim ilk tepki, yüzümde kocaman bi sırıtışla; ''Hassiktir!'' oldu.İçeri gittim.Annem kahvaltı hazılıyodu.Abim da kalktı,gülerek mutfağa geldi. Bana, '' Oğlum sen niye kendini arabaların önüne atıyosun lan!? Denyo!'' diye sordu kahkaha atarak. ''Ulan seni eve götürmeye çalıştık işte! yüreyemiyordun lan daha, devirliyodun durmadan...'' diye karşılık verdim ben de. Dün gece yaşananları çözmeye çalıştık işte, Abim ''Oğlum, ben senle bi daha içmem!'' dedi; ' Sana kalkalım,gidelim' diyorum, sen vaziyeti çakmıyosun'' falan diye söylendi. Sonra '' Yok aga! ben bi ton şey içtim,şu yaşıma kadar -lise de dahil- böyle olmadım.'' diye ekledi. Anneme dedim: ''Sen nasıl buldun bizi?''.Dedi: '' Sen arayıp arayıp duruyodun, bi şey demeyip kapatıyodun, en son aradın 'Acıbadem Hastanesinin ordayız,gel çabuk! ' dedin.Ardından ses kesildi yine. Çıktım ben de o tarafa; baktım bi apartmanın önündesiniz.Abin: ' Bizim apartman işte... ' diyerek girmeye çalısıyodu, sen: 'yok burası değildi galiba ' diyodun.O halde buldum sizi...'' dedi. Ardından şakayla karışık ''Utanmıyorsunuz di mi? O saatte kadın başıma beni dışarı çıkarttınız... Öldüm burda meraktan. '' diyerek sitem etti. Bana, '' Babanı da aramışsın sen, 'Gel, al bizi' demişsin.Şaşırmış,ne dediğini anlamamış, kızmış sana 'Nereye geleyim lan! Adam gibi konuşsana !'' diye sormuş, sen de ''Gel 'lan' işte! Beylikdüzü'nün arka taraflarında bi yerderyiz, Çabuk gel! ' diye bağırmışsın. Utanmıyor musun öyle konuşmaya babanla'' dedi. Ben çok şasırdım,utandım; ''Yok ya! 'lan' flan dememişimdir...''diyebildim .''Valla anne, ben o kafayla ölücez sandım o soğukta donarak''ondan paniklemişim ne yaptığımı bilmiyordum'' diye de ekledim. ''Zaten yolun yarısından döndürdüm buraya geliyodu...''dedi ( O gün babam Topkapı'da kalacaktı,ben o an unutmuşum). Ayrıca '' Kadir'i de aramışsın,gece boyu bana ulaşmaya çalısmış,bayaa korkumuş çocukcağz...Ben, gece buldum diye haber verdim,sen de bi ara konuş.Ayrıca Sultan da aradı '' dedi.

  Kadir'i aradım,durumu anlattım.''Seni ne ara aradım lan ben? Ne dedim sana ? '' diye sordum.''Ya aradın 'Kadir,dur sakın kapatma! ' dedin, arkadan sesler geldi. Tak! Ses kesildi, kapandı. Geri aramaya çalıştım cevap gelmedi,meşgule düştü.Ardından ''Üzg., sonra ararım.'' diye mesaj geldi.Ben işkillendim; ''Biri bi şey mi yaptı bu böyle mesaj atmazdı'' falan diye.Annene falan ulaşmaya çalıştım; Kültür Üniversitesin'de çalıştıgını biliyodum.Ordan aldım zar zor telefonu falan.Ama ona da ulaşamadım başta.  Polisi aramaya kalktım da adres istediler,veremedim'' derken ''Oha!'' diye sözünü kestim;''Ne polisi! ''.'' Lan olm ne biliyim! Öyle mesaj falan gelince kaçırdılar sandım.Çok korktum,tüm evi uyandırdım.Kaça kadar uyaymadık senin haberin var mı lan!?'' diye sitemkarca sordu.Özür diledim, ''Yaaa...'' dedim; ''Sorma maymun olduk! Çok fena çarptı,şarap. Kaybolduk işte, yolu bulamadık...Götüm attı donucaz diye. Annemi aramaya çalışırken,aramışımdır heralde seni de '' dedim.Endişelendirdiğim için özür dileyip ilgisi için teşekkür ettim,vedalaştık.Sonra Sultan'la da konuştum; ''N'aptım seni de mi aradım?'' diye sordum.Lakin onu aramamışım en azından. Ona Kadir demiş,'' böyle böyle... Adres-telefon var mı evlerinin?'' diye.O da meraklanmış,korkmuş.Ona da durumu, ayrıca anlatarak ilgisi için teşekkür ettim.

  İşte... Abim o günden sonra şaraba tövbe edip perhize başladı. Annem: ''Bi daha ben sizi dışara salmam'' dedi. Babam: ''Evin yolunu bulmayan pezevenkler! '' diye dalga geçti.Bense; tüm bunlar karşısında sadece sırıttım,çok gamsızdım.

                                                                                                                                        Son.

Pazar, Nisan 15, 2012

Gecen Yine Iciyoruz... (1. bölüm)

  ''Anlatsam mı; anlatmasam mı?'' diye çok düşündüm aslında.Çünkü rezil bir durum bu. gerçekten büyük bir rezalet yaşanılan... Hala tereddütler içersindeyim,belki de hatadır bunu anlatmak.Belki de; bir daha hiç konuşulmamalı bu yaşananlar...

  ''Anlatacaksın işte... Yoksa işin ne burada, niye yazıyorsun bunları? Bal gibi anlatacaksın,anlatıyosun.Peki bu naz,bu samimiyetsiz çekingenlik, bu şov niye!? Adam gibi anlat,anlatacaksan! '' diye haklı olarak, söylendiğinizi tahmin ediyorum...Lakin anlattığımda siz de bana hak vereceksiniz,öyle kolay kolay anlatılacak bir durum değil bu. Zaten bu zamana kadar beklememin de sebebi budur.

  Anlatacağım elbet aziz dostlarım! Her şeyi olduğu gibi anlatacağım...Lakin biraz sabretmenizi isteyeceğim. İzin verin, bu olayın bende yarattığı hisslerden bahsedeyim önce.

  Ben her ne kadar rezalet desem de, bu olayın ayırdına vardığımda duyduğum şey utanç değildi.Hatta mutluydum bile,garip bir şekilde kendimi bu duyguya kaptırmaktan alamıyordum.Birazdan anlatacağım bu olay; uygun ortamlarda,dost meclisinde sıkça anlatılacak(anlattığım) bir olay.Başta dediğim gibi ''Rezalet!'' denerek anlatırılır,lakin olayı anlatan, kahramanımızın yüzü sürekli sırıtır. Pekiyi niye sırıtır kahramanımız? Niye neşeli gibi görünür; madem durum rezalet ise ?

  Böylesi enteresan durumlar, rezalet gibi dursa da aslında insanların kendi içlerinde gurur duydukları anılardır.Bu anılar, insanın hayatını ilginç kılar. (yani onlar öyle düşünür).Ayrıca ileride de, genç kuşaklarla anlatılacak, ''Ya işte biz böyleydik,şöyle haşarıydık,öyle hızlıydık'' mesajlı hikayeler sağlar.Unutulmaz anılardır bunlar.Kişinin yaşamını doldurur, dolu gösterir. İnsan, yaşadığı olay taze iken de sırıtır,eski bir anıyken de... Evet, sırıtılır; çünkü bu durumda insan yaşadığını hisseder.

  Bu insanların o anıları anlatırken, gözlerine iyi bakarsanız; gözlerindeki farklı parıltıyı farkedersiniz, gözleri bile sırıtır. Bu '' sırıtma'' durumun yaş ile alakası da var elbette,lakin sadece genç yaştaki insanlarda olan bir şey değildir bu.Genç insanlar,sadece daha coşkulu anlatırlar böyle durumları,daha çok gurur duyarlar.

  Elbet böylesini anıları,süsleyip püsleyerek gıcık bir şova dönüştüren kolpacılar da vardır.İnsanlar, bu samimiyetsizlerden iğrenirler.Kimin gerçekten samimi; kimin kolpacı olduğu gerçeğini de, bahsettiğim gibi kişinin gözlerinde bulabilirsiniz.

  Benim baştaki tereddütlerimin sebebi de buydu.Beni de o samimiyetsiz insanlardan zannedersiniz diye kaygılandım.Ama,en bir ufak kolpa yapacak değilim sevgili dostlarım,her şeyi olduğu gibi anlatacağım,Tanrı buna şahittir! Haa... Ayrıca kendimi kasarak; neden size bir şey ispat etmek zorunda hissettiğimi de anlıyor değilim zaten! Buna ihtiyacım yok!

  İşte ben de aptal aptal sırıtırım bu tür anılarımı anlattığımda, çok hoşuma gider çünkü. Evet! Sizden çekinecek değilim; sırıttım ve yine sırıttacam! İşte sırıtmaya başlıyorum...

  Olay çok eski de değil; yeni de değil, şubat başlarında oldu. Hanii, şu lapa lapa kar yağan gecelerden biri. Abim(benden 5 yaş büyük) henüz yeni gelmişti işten diye hatırlıyorum -belki de o gün izinliydi de,hep evdeydi- ben de evde, öylesine vakit geçiriyordum ki; abim: ''Şarap alalım'' diye söylendi. Tam, ben: ''Ya...Abi ben çıkmam şimdi bu soğukta ya! '' diye itiraz edecekken, ''Hatta gel lan, beraber çıkalım! Kartopu oynaya oynaya gider, geliriz.Hem spor olur,kilo vermeliyim '' diye ekledi,göbetiğini tutarak. Hoşuma gitti benim de '' İyi'' dedim;'' Kapışırız...''.

  Giyinip evden çıktık,o apartman kapısından önce çıktı.Ben kapıdan çıkmadan evvel botların bağcığını bağlıyordum.Ardından ben de çıktım.Elinde kartopu beni bekliyordu, birbirimize bakınca gülmeye başladık.Onun ki tehditkar bir gülüştü; benimkisi ise ''Abi dur bokunu yiyim,hazır değilim daha'' şeklinde, çekingen bir gülüştü. Hafifçe eğildim. Bir elimi ona dogru kaldırıp, atacağı kartopuna karşı koruma yapıyor; diğer elimle yerdeki karları toparlamaya çalışıyordum. Bi süre elindeki kartopunu bana atıyomuş gibi yapıp ''fake''ler verdi,benim verdiğim tepkileri görüp eğlendi.En sonunda salladı ellindekini: ıska! Ani bir şekilde yerde topladıgım karları 2 elimle avuçlayıp top haline getirdim.Bu sefer benim gülüşüm, '' Şimdi şiktim belanı! '' gülüşüne döndü; onun ki de '' Ananski! '' gülüşüne. Kovaladım bunu,arabalrın oraya doğru kaçarken ben de salladım elimdeki kartopunu ardından.Lakin nereye...Çok alakasız bi yere gitti.

  İkimiz de kazmaydık, zannedersem abimle tek ortak özelliğimiz de buydu.Tip olarak da birbirmize o kadar benzemiyoruz ki.Bizi ilk görenler kardeş olduğumuza inanamıyordu.Gerçi ben de babama benziyorum,abim de... Ama gel gör ki; ikimizin alakası yok. Bi kere ben; siyah saçlı,kahverengi gözlü,buğday tenli zayıf bir adamım.Abimse; komple kızıl, koyu yeşil gözlü, iri,göbekli bi adam.Yani insanların inanaması gayet normal.Biz bile inanamıyoruz.Başlarda(ufakken) birbirimizden süphelenmiyor da değildik zaten.Lakin benim sakallarda hafif kızıllıklar olunca; ''Aha!'' dedik,''Bu bir ispattır! ''. O zamandan beri birbirimize daha bağlıyız... İnanamayan,şaşıran olursa da hemen sakallarımı gösterip ''Bak!'' diyorum.


  Herneyse, bi süre kartopu oynadık,fakat ellerimiz fazla dayanamadı. Oyunu bıraktık. Tekele dogru devam ettik.Abim ''Lağğn, aslında hava güzel yağıyor ha! Dışarda takılalım,hem şarap üşütmez'' dedi.Kabul ettim,''İlerde çamlık-park var oraya gideriz o zaman.Ora güzel...'' dedim. İşte, önce tekele uğradık; 2 şişe şarap aldık,beyaz leblebi aldık. Ardından, geçtik çamlığa,karşılıklı 2 bankın oraya kurulduk.Pek kalabalık olmasa da başta -ki; saat 23.00 dolayları olsa gerek- parkta bir takım insanlar vardı,fakat yine de bizim yakınımızda değillerdi. Arada 1-2 köpeğe baktık yanımıza gelen, köpeğiyle gezmeye çıkan çiftler vardı. İmrendik... Yani çift olmaya değil! Köpek sahibi olmaya. ''Ulağğn bi tane de biz alsak ya şunlardan'' diye sevdik köpekleri. Annemi, bu olaya nasıl ikna edebileceğimizi düşündük; bulamadık... Annem hayatta izin vermezdi; çünkü bilirdi köpek geldiğe, bizle beraber ekstradan onla da uğraşması gerektiğini.Bu konuyu her açtığımızda ''2 tane var zaten...'' cevabıyla karşılayor,ağzımızın payını alıyorduk.

İşte böyle sohbet ede ede şarabımızı içtik.bi ara ''kardan adam yapalım'' dedik;''Hem sik, taşak da yaparız...'' ama elimiz dondu,kar sıkışmadı,iyi bir kitle oluşturamadık falan filan derken şaraplar bitti.Kafa başı 1 şişe zaten bizi güzelce keyiflendirmiş,hafiften boyamıştı Ama kesmezdi... Abim: '' Git lan evden para al,2 şişe daha kap-gel, bekliyorum ben burda'' dedi.''Annem verir mi ki?..'' diye sordum.''Verir,verir'' dedi; '' Söyle mutlaka versin.Hadi çabuk git; koş bak, bekliyorum'' diye de ekledi.

  Kar şiddetini arttırmıştı...Üşüyordum... Hızlıca yürümeye koyuldum,hatta bi ara depar attım! ''Kimse görmüyor nasılsa,hem ısınırım'' diye -alkolun etkisi olsa gerek- ve sonunda eve vardım... Annem kapıyı açtı,sadece beni görünce '' Abin nerde?'' diye sordu. ''Dışardayız ya sen bi 50 lira çıksana, takılcaz biz biraz daha.''dedim.İlginçtir ki; hiç itiraz etmeden verdi parayı ve ''Ben uyucam ama'' dedi.''Ben de uyu sen,ben de var anahtar'' dedim ve çıktım. Tekele dogru ilerken işemem gerektiğini farkettim, aniden bastırmıştı. Kuytu bi yere geçtim ve işedim.o kadar rahatladım ki gözümden yaş süzüldü.Yanağımdan süzülen göz yaşını dilimle sıyırdım. Ardından tekele vardım ama kapatmıştı.Ben de dogru çamlığa gitim. Vardığımda, abim ''Hani...'' dedi ''Şaraplar nerde?'' diye sordu.kapalı olduğunu söyledim.''Dur...'' dedi; ''Şu aşağıda da var. Gel oraya bakalım; olmadı,benziliğe gider, ordan alırız bi şeyler''. Yürüdük biraz,tam kapatmaya hazırlanıyorken,açık bulduk bahsettiği yeri. Yine 2 şişe şarap aldık,çamlığa geri döndük.

  Biz kendi yerimize dogru ilerleken, bizim yere 2 kişini kurulduğunu gördük,onlar da bir şey içiyordu. İlerledik selam verdik,selamştık. ''Sizin yer miydi ya?'' diye sordu beriki. ''Hee..'' dedik ''Takılıyoduk, şarap bitti almaya gittik.''.'' Biz de boş gördüydük de... '' diye çekingen bir tonla karşılık verdi.''Sorun yok ya... takılırız berebar, bura iyi. Üstü falan kapalı; kar pek gelmiyor.'' dedik. Sonra onlarda da bizdeki şarabın aynısından olduğunu farkettik: ''Cumartesi''. 1 şişeyi 2'si içiyordu birlikte.Bi süre ''Cumartesi''den falan bahsettik, içiminin ne kadar güzel oldugunu falan anlatıp şarabın kalite-fiyat oranının uygunluğunu övdük... Muhabbet ilerledi.

  İlerleyen sadece muahbbet değildi,o süre zarfı içinde içilmeye devam etti.Dolayısıyla alkolun etkisi de bir hayli ilerlemiş olmalıydı.ben size başta ''her şeyi anlatacagım, oldugu gibi'' dedim ama tüm olayları çok net de hatırlayamıyorum; misal abim de bir ara bir yere işemiş olmalı...Ama gel gör ki;ben böyle bir şey hatırlamıyorum.Gerçi ben eve gittiğimde bi yerlere işemiş de olabilir...Herneyse... Ama genel olarak olay sırasını hatırlıyor ve ne olup bittiğini,temayı biliyorum.Neyse, devam edelim...

  İşte sohbet, makara, o-bu derken şarapları da çekiyoruz.Ben boşalan bardağımı doldurmak elime şişeye attım ilki bittmiş,İçimden ''Aa...'' dedim ''bitmiş bu''.Şaşırmamın sebebi; diğer elemanların şişenin daha yarıya bile inmemiş olmasıydı. Diğerine el attık doldurduk.o ara yanımdaki sırıtarak:'' ''Ya kardeşi sen ne kadar hızlı içiyosun öyle,valla acayip içiyorsun'' dedi, gülerek. '' Hava soğuk ya ondan falandır'' dedim ben de gülerek. Öyle bi konuşuldu bu. Benim bir hoşuma gitti,bir hoşuma gitti tabii... Anlatamam size, aziz dostlarım! O andan sonra ben nispet yaparcasına,'' Biz böyle içeriz kardeş!'' dercesine daha da hızlı çektim şarabı. Acayip gaza gelmiştim,2 yudumda bitiyordum, plastik bardaktaki şarabı.Gerçi bunda üşememinde de etkisi vardı. Abim:'' Erim, hadi gidelim lan,hava soğudu... '' dedi. ''Ya dur 2 dk daha şarap bitmedi daha,nereye gidiyoz...'' diye karşılık verdim,yerdeki şişeyi ona uzatarak ''Az sabret.Al,çek şaraptan üşümezsin...'' diye de ekledim.

  Sonra sohbete devam ederken abim birden -hoooop!- ne dogru devrildi.Abim,dediğim gibi bayaa iri biridir zaten, hele giydiği o omuz korumalı motor montuyla... Eni boyunun yarısı gibi bi şey olmuştu.Öyle büyük bi kitlenin kule gibi öne dogru yıkılması bayaa ilginç ve komikti.''Yaramıyosa içme oğlum!..'' diye takılarak yanımdaki elemanla kaldırdım,bunu. '' Ayağım kaydı oğlum,buzlanmış burası diye söylenerek durumu kurtarmaya çalıştı.


                                                                                                                        Devamı Yarın.



Not:  Ayrıca bakınız;