Sayfalar

Salı, Şubat 28, 2012

Eski Cıktıgım !

  Aslında ben bu tarz şeyleri burada anlatmayan bir adamım; ama dün gece yaşadığım bu olayı, gerçekten anlatma değer buluyorum.Hemen konuya gireyim; olay cumartesi gecesi yaşandı.Canım sıkılmıştı,salona geçim biraz TV izleyiyem dedim.Açtım kanalları,zaplaya zaplaya devam ettim.''TRT-OKUL''a denk geldim,yılların eskitemediği ''Bir Kelime Bir İşlem'' yarışması vardı.Saçı yapıştıma olan sunucu dudağının altında üçgen sakal bırakmıştı bir ufak.Kanalı değiştiremedim,adamın saçlarına kitlenmiştim, acayip duruyordu. Sonra birden, kısa süreliğine stüdyodaki izleycilere döndü kamera.''Ananı !'' diye haykırdım !

  Bi an ''o''nu görmüş gibi oldum.''Yok lan o değildir...'' dedim.Tüylerim diken diken olmuştu.Sonra kamera bi daha döndü izlecelere...''Hassiktir lan ! '' dedim,bu gerçekten oydu; eski çıktığım !

  Üzerinde pempe,bluz gibi bir şey vardı. Tam orta sıralardaydı,kamera ortadaki yarışmayı cekince,o da arka planda,gövdesinin bi kısmı dahi olsa,görünüyordu,Pembe bluzunden seçiyordum,eski çıktığımı.Kamera sıklıkla izleyecilere dönüyordü.''Bi siktir git artık hayatımdan ya! '' diye sitem ettim eski çıktığıma, televizyon ekranındaki silüetine. Daha evvel de başıma ilginç şeyler gelmişti,eski çıktığımla ilgili...

  Mesela; geçenlerde -aşağı yukarı 2-3 ay olmuştur- otobüsten inmeye yakın kapıya yaklaştım,önümedeki kadının kokusu beni cezbetti.Çaktırmadan sürekli kokuyu içime çektim derin derin.''Ulağğn! '' dedim,''Bu kokuyu nerden biliyorum ben,çok tanıdık...''

  Durağa geldik; kadın önden, ben arkasından indim.Kadının peşinde devam ettim,biraz daha kokladım falan. Bi süre sonra; '' Lan, kadın yanlış anlayacak,zaten yaşlı... Sapık falan zannedecek; bi çığlık atacak, linç edecekler beni burada,bin yılın dayağını yicem...'' dedim ve kadının peşini bıraktım. Yolda yüyürken çok düşündüm o kokuyu, sonra farkettim ve o zaman da; '' Hassiktir !'' dedim; Bu onun kokusuydu ! Eski çıktığımın kokusu...

  O kokuya hastaydım ben,bi keresinde gömleğimi onda unutmuştum,o da benim gömleğimi giymiş gece yatarken, o süre içersinde.Sonra; onun kokusu sinmiş bir halde gömleği geri almıştım.O gömleği bi ay boyunca yıkatmadım,giymedim, - ki; o gömleği çok sever, sıklıkla giyerdim dostlarım- sonra; annem benden habersiz atmış makineye yıkamış,durumu görünce sebebini söylemeden azarlamıştım onu ''Ya temizdi o, giyecektim ben! '' diye.

  Demek ki kadın da,onla aynı parfümü kullanıyordu.'' 'Ulan,acaba 'parfümünüzün adı nedir? ' diye sorsa mıydım? Yok lan kesin terslerdi, o teyze.'' diye söylendim kendi kendime.Ardından eve geldim kafamı dağıtmak için internette dolaştım; büyük üstad ''Umut Sarıkaya'' nın karikatürlerine bakıyordum ki...Şöyle bir şeye denk geldim:



  Evet,eski çıktığımın adı buydu: Cansu.Ben daha da afalladım.'' Hay sikicem ama! Bu ne ya!!! '' diye veryansın ettim,böylesine tesadüfe.

  Sonra, bi keresinde de su içecektim,gittim damacandan aldım suyu.İçerken gözüm damacanaya takıldı. Bir de ne göreyim! Damacanın üzerinde '' CAN'SU' '' yazıyor.Su boğazımda kaldı,bardaktaki kalan suyun çoğunu yere döktüm,öksürmekten.Hemen gittim anneme :''Bu ne ya ! Sen suyu mu değiştirdin!? '' dedim.''Evet, '' dedi; ''bu daha ucuz''. Azarladım annemi; ''Bu ne biçim su ya ! '' dedim,bardağımdaki suyu gösterek. ''Adam gibi su al. Eskisi iyiydi,bozma. Bi dahakine onu al, yine'' diye ekledim.Yine ucuz-mucuz falan muhabbetlerine girdi,sinirlendim: '' Ben eskisi alınacak diyosam;eskisi alınacak lan! '' diye bağırarak,elimdeki bardağı masaya vurdum. Annem çok ürktü,bi süre laf etmedi; ardından '' Babana söylicem seni...'' diye tehdit etti beni.'' Kralına söyle ! '' dedim.Sonra özür dileyip gönlünü aldım tabii,  kadın anam'ın.Bir daha CAN'SU' alınmadı eve...

  İşte bu sefer de, TVde,önümde duruyordu eski çıktığım...Şaşkınlıkla izledim onu,somurtuyor gibiydi.Sağında da bir arkadaşı vardı,arada ona dönüp kısa kısa bi şeyler söylüyordu.Hala,gözlük kullanıyordu,eski çıktığım.Halbuki; 50 defa lens kullansa daha iyi olacığını söylemiştim.Çünkü gözlüğü, gözlük değil;büyüteçti mübarek! Eminim ki; güneş altında kağıda tutsam o gözlüğü; kısa süre içersinde tutuştururdu.

  Sonra sunucu,sıranın; artık stüdyodaki izleyecilerinde cevap verebileceği sorulara geldiğini söyledi ve ellerindeki,onlara dağıtalan kağıtları havaya kaldırmalarını istedi. Stüdyo, bi süre mala bağladı,ardından bi-iki grup ellerindeki sıra numaralarını kaldırdı.Eski çıktığım,sağına solua baktı; onlar numaraları kaldırınca o da numarasını kaldırdı.Sunucu,numara değil de ellerindeki kağıdı kastettiğini anlattı,ve kısa gülüşmeler yaşandı.Eski çıktığım da ufak ufak,çekingen gibi sırıttı...

  Hemen ben de içeriden,kağıt-kalem aldım bi koşu.Ben de kendimi sınayacak; eski çıktığımınkiyle mukayese edecektim zekamı...

  İlk soru işlem sorusuydu.Sayılar geldi,not ettim -size yalan söylemiyorum dostlarım, belki de bana inanmayacaksınız; olsun.Sizi inandırmak için,kaba insanların ağzına yakışır tabirlerden biri olsan: ''yalancıyı, dilenci siksin'' diyecek değilim...- fakat yazdığım notlara bakmadan,kağıt üzerinde işlem yapmadan, sadece ekrana bakarak; yaklaşık 2-2.5 sn içersinde içersinde tam sonucu buldum.Yarışmacılardan biri de butona bastı ve tam sonucu yaptırdı.Sunucu izleyicelere döndü ve sordu: '' Tam sonuç bulan var mı ?''

  Eski çıktığımda herhangi bi tepki yoktu,yapamamıştı.Bi- iki kişi el kaldırdı,biri seçildi.fakat yanlış yaptı,verilen bir sayıyı 2 kere kullandı.Sonra kelime sorusu sordu,ben pek bir şey bulmadım.Halbuki; '' Ü D A R I L E T '' harfleri içinden '' 'A'DALET '' kelimesi, rahatlıkla bulnabilirdi.Bense; ''DAR'A' ''yı bulabilmiştim ancak... Sonraki 2 İşlem sorusunu da 1 yaklışıklı olarak buldum.Hatta birinde de,yine tam sonuç bulmam işten bile değilmiş,çok ufak bir şeyi görememişim.Eski çıktığım o işlem sorularında da bir şey yapmamıştı.

  İlkinden ayrı,3 tane daha kelime sorusu sorulmuştu. Bu kelime sorularından birinde ,yine izleyecilere soruldu; ''8 harf? 7 harf ? ...'' Sunucu, bu soruları yöneltirken, eski çıktığımın da aralarında bulunduğu bi kaç kişi,hala önündeki notları bakıp,sonuç arıyordu.Tabii cevabı doğru olanlara hediye veriyolardı. Verdikleri de kol saati ! Gerçekten kol saati veriyolarmış lan, ''Tebrikler ! Bizden çok güzel bir 'kol saati' kazandı, arkadaşımız'' diyordu,saçı yapıştıma sunucu. Resmen taşşak geçiyolar gibiydi. Arada sürekli alkışlama talimatı veriyordu,saçı yapıştıma sunucu.Gerçekten herkesi maymun etmiş gibiydi.''Evet, alkışlıyoruz ... '' dedikçe herkes gibi eski çıktığımda, ellerini birbirine vuruyordu çok çoşkulu bir biçimde...

  Eski çıktığımın bu süre içersinde dahi hırsla cevap araması beni çok etkiledi.Zaman onu nasıl bir insan yapmıştı? Bu ne hırs? Tanrım! Gerçekten de o kol saatini istiyordu...

  ''Ulan,bana söyleseydi; ben ona alırdım zamanında bi kol saati.Nedir yani?.. Böyle maymun olmaya,taşak oğlanı olmaya ne gerek var be, eski çıktığım! '' diye söylendim. Bu durum,sunucunun da dikkatini çekti,sırıtarak -ki; zaten her daim sırıtıyordu,saçı yapıştırma sunucu-, juriye:

  ''Ben sorarken hala, harıl harıl notlarını inceleyen arkadaşlar vardı;gördünüz değil mi? İşte bu program, izleyini böyle hırslandıran,böyle heycan dolu bir program'' diyerek durumu izleycilerin maymunluğuna değil de; programın süpersonikliğne bağlamıştı.

  Diğer kelime sorusunda ise yine bi şeyler bulmamıştım,en fazla 4-5 harflik kelimeler çıkarabilmiştim.Lakin eski çıktığım da herhangi bir şey bulmamıştı.Tüm yarışma boyunca numarsını bi' kere dahi kaldıramadı.Anca kaldıranlara baktı garibim,melul melul... İşlem sorularındaki başarım sebebiyle, eski çıktığımdan önde tamamlamıştım yarışmayı,keyiflendim...

  Yarışma sona erdi.Saçı yapıştırma sunucu veda etti,kamera son kez izleyenler döndü,son kez baktım eski çıktığıma... Ellerine birbirine vuruşunu son kez gördüm...''Acaba sonra neler olmuştur orda? '' diye düşündüm.Acaba, şen gibi, heycanlı gibi, çarkıfelekteki teyzeler gibi programdan sonra yetkili gördüğü birene: ''Ne zaman yayınlancak buuğğ ? '' diye sormuş mudur,benim eski çıktığım?..

  Acaba sağa sola telefon etmiş midir? Anasına-babasına program çekildikten hemen sonra haber vermiş midir,tezcanlı gibi?.. Kafamda annesiyle yaptığı bir konuşma kurdum''Acaba şöyle bi konuşma yaşamış mıdır, benim eski çıktığım?.. '' dedim.Konuşma şuydu:

 - Alo! Anne...Ben televizyona çıkıcam.(sırıtarak)
 - ...
 -Bir Kelime Bir İşlem var ya... O işte.Arkdaşımla gittik, kol saati falan veriyolardı,bilenlere... (Sırıtmaya devam ediyor)
 - ...
 - Yok ya ben bi şey kazanamadım.(Sırıtmadan)
 - ...
 - TRT-OKUL'da çıkacakmış; şu şu günde, şu şu saatte...
 - ...
 - TRT1 değil ya! TRT-OKUL, TRT-OKUL!
 - ...
 - Ya sen Selin'e (Kız kardeşi) söyle, o bulur...

  ...

  Tüm gece bu olayı düşündüm.''Ulağn,''dedim ''olaya bak ya...''; tabii sürekli sırıttıyordum.Sonra; aklıma o, ''sunucunun sormasına rağmen,hala notlarıyla uğraştığı sahne'' geldi yine, iyice gülmeye başladım: '' 'Ah be' diyorum,eski çıktığım... Ah be...'' dedim

Pazar, Şubat 26, 2012

Tutku

 Tutku,üniversiteye henüz başlamış bir gençti. İsmi sebebiyle çok dikkat çekiyordu,Tutku. Diğer insanları ona çeken bir şey vardı. Tutku adında biri asosyal olamazdı...Tutku adında birinin sosyal statüsü,çevresi, ailesi toplumun ''yüksek'' denilen kesmini oluşturmalıydı,Tutku adında biri ''TKP Solcusu'''ya da en azından CHP'ye oy veren bir ''Sosyal Demokrat'' olmalıydı,Tutku adında biri mutlaka alternatif müzik dinlemeli, felsefeyle -az ya da çok- ilgilenmeliydi, Tutku adında biri tam bir romantik komedi hayranı olmalıydı ve bunun gibi bir sürü şey...

 İşte,diğer öğrencileri ona çeken şey, Tutku'nun ismi üzerinden yaptıkları bu varsayımlar olmuştu.Okulun ilk haftaları,öğrencilerin henüz yeni yeni tanışmaya,kaynaşmaya başladıkları zaman, kısa süre içersinde bir sınıf arkadaşı oldukça yakınlaşmışlardı.Tahmin ettiğiniz gibi, bir kız olan bu arkadaş, Tutku'ya özel bir ilgi gösteriyor;ona karşı oldukça samimi davranıyordu.Tutku da bu ilgiden memnundu; aralarındaki muhabebet hızlıca bir birlikteliğe dogru yol alıyor gibiydi (En azından Tutku,böyle olduğunu düşünüyordu...).

 İlerleyen günlerde ikili, muhabbeti daha da ilerletmiş,birlikte gezip tozmaya başlamışlardı.Yine böyle gezidikleri bir akşam,Genç kız dönüşte kendisine eşlik eden Tutku'yu, babasının yurtlarda sürünmesin, rahat rahat yaşasın,ders çalışabilsin diye tuttuğu eve davet etti. Daveti memnuniyetle kabul eden Tutku yaşanacak muhtemel şeyleri düşündü; oldukça heycanlandı...

 İkili salona geçmiş, dizüstü makineden müzik açmış; sohbet ediyordu.Derken, genç kız makineye yönelip sordu:

 ''Sahi ya, senin 'kullanıcı adı' ne? Söylesene follow edeyim'',twitter hesabını açtı.

 ''Twitter hesabım yok,facebook'tan ekle istersen...'' dedi,Tutku.

 Genç kız biraz şaşırdı.Kendisinin de, facebook hesabını dondurduğunu, artık kullanmadığını belirtti.

 O an Tutku'nun kafasında bir şimşek çaktı,avuçları terlemeye başladı. Daha fazla dayanamadı...

 Birden pantolonun kemerini sökmeye başladı,Tutku. Bu sefer genç kız oldukça şaşırdı; fakat bu şiddetli şaşkınlık ifadesi üzün sürmedi,yüzü kızardı.Ardından sırıtı:

 ''Bu kadar hızlı...'' derken, gözü Tutku'nun paçalı donuna ve baklava desenli çoraplarına takıldı... Daha da şaşırdı!

 ''Sen bana değil; benim ismime tav olmuş olabilirsin...''dedi,Tutku.

 Genç kız araya girdi,aynı şaşkın ifadeyle sordu:

 ''Anlamadım? ''

 '' Bak kızım,benle ilgili bilmen gerekenler var...''

 Aniden donunu sıyırıp kalçasını gösterdi; '' Misal; götü oldukça kıllı bir insanım ben...''

 Ancak, ''İstenmeyen tüyleri aldırabilirsin, artık çok kolay...'' diyebildi genç kız,şaşkınlıktan

 Çok seri bi şekilde üstündekini de attı,Tutku. Omuzlarındaki kılları  göstererek; ''Ya, sen buna tüy mü diyorsun ! '' diye söylendi.

 Şaşkılınkta bambaşka bir boyuta ulaşmıştı,genç kız. Tutku,pantolonundaki cüzdanı alıp cüzdanın gözündeki fotoğraflardan  birini çıkardı.

 '' Bak, bu eniştem'' dedi, arkaplanı kırmız; üzerinde badem bıyıklı, esmer, üstten açılmış başını yandaki saçlarıyla örten bir adamın bulunduğu vesikalığı göstererek.

 '' Evet! Ben, eniştesinin dahi vesikalığını cüzdanında taşıyan bir adamım. Eniştemi çok severim...Kendisi orta 2 de okumayı bırakmış; ama memleket meseleleri hakkında çok bilgili,muhabbeti süper bir insandır.Ayrıca çok komik, neşeli bir adam.Hele facebook'ta paylaştığı videolar yok mu... Film gibi adam yav ! '' dedi,cümlenin sonu doğru gülerek.

 Sonra, hemen eski ciddiyetine geri döndü Tutku, ekledi: '' İşte, ben buyum...''

 Üzerinde ''fanila'',altında ''paçalı don'' ve ayağında ''baklava desen çorap''la kalmış; omuzları kıllı,yarı götü açıktaki ''Tutku''ya baktı, genç kız:

 ''Ya kusura bakma,Tutku.Ben senin ismine tav olmuşum;böyle çok sıradışı,çok süper,çok hoş gibi duruyordu.Ama senin bir Osman'dan,bir Fevzi'den,bir Şevket'ten farkın yokmuş...''

 ''Ben de öyle düşünmüştüm'' dedi Tutku; '' Ben de aynen öyle düşünmüştüm. Sen, beni 'duygusal gibi,şerefsiz gibi' kısacası yavşak gibi biri zannettin 'modern gibi' kız,Rihanna saçlı kız... Hadi eyvallah ! ''. Üstünü, başını giyindi ve gitti...

Perşembe, Şubat 23, 2012

''Yasanmıslıklar...'' - Fırın

Sabah,marketten çıktıktan sonra fırına uğradım.Kapıdan,içeri bir adım atmıştım, henüz tam içeride değildim. Baktım,kasanın önünde bi kalabalık; '' Heralde ekmeğin çıkmasını bekliyorlar'' diye düşündüm.

'' Ekmek var mı ? '' diye sordum.

'' Tabii var,fırın burası abicim...'' diye,sesinde alaylı bi tonla,sıratarak cevap verdi kasadaki eleman.

'' Fırın olduğunu görüyoruz koçum! Ama sen öndeki kalabalığı görmüyorsun galiba.Ben öndeki kalabalığı görünce 'heralde henüz çıkmadı ekmek' diye düşündüm.Tabii senin gibi, hayatta muhtemelen yapabildiği tek ve en büyük iş, babasının ya da amcasının, ya da hangi akrabasıysa artık, onun fırınında kasiyerlik yapmak olan biri bunu bile düşünemeyebilir.Her neyse... Sen bana 2 ekmek versene gülüm '' diye,herifin benden yaşça daha büyük olmasına rağmen, babacan bir tavırla,söylendim.

Eleman çok şaşırdı, öndeki sıraya rağmen bir şey söyleyemeden 2 ekmeği poşete koydu.Aldım ekmekleri,verdim parasını; çok soğukkanlı bir halde fırından çıktım.

Yok lağğn böyle olmadı... Bu böyle sırıtınca, ben de aptal aptal,geri sırıttım: '' Abi, 2 ekmek alacaktım ben'' dedim.'' Sıra var '' dedi...

Salı, Şubat 14, 2012

Bir Kadın ve Bir Adam - Kol Saati


  Sevgililer Günü... Aynı zaman da ''Hasan'' adlı birlikteliklerinin de yıl dönümüydü,bugün. Acısıyla, tatlısıyla koca bir yıl geçmişti.Lakin, bu tarih yaklaşmaya başladığında aralarında bi soğukluk oluşmuştu.Tuhaf davranıyordu adam,gerçekten tuhaf... Kadın konuşmaya çekiniyordu;ama aralarındaki bu soğukluğun, bugün ortadan kalkacağına dair; umut doluydu.

   Akşam, evde hazırladığı muhteşem sofraya son kez göz attı,kadın.Her şey mükemmeldi.Kapı çaldı, gelen oydu. Yanak yanağa,öpüştükten sonra,salona geçtiler.Adam,hazırlanan sofraya bir göz attı ve hiç ses etmeden koltuğa oturdu.Kadın bozuntuya vermedi, yanına geçti.Hazırladığı kartı adama verdi.''Seni seviyorum'' diye de ekledi.Adam,özen gösterilerek süslenmiş karta şöyle bir baktı,kenara koydu.Teşekkür edip elini sıktı:

   ''Sağol, o kadar düşünmüşsün,sofra falan da kurmuşsun. Allah razı olsun. Da... Ben dışarda yediydim ya,söylemesi ayıp, kokoreç yedik arkadaşalarla.''

   Kadın soğukkanlığını koruyarak:

  ''Keşke haber verseydin.Neyse,en azından bi' şeyler içip konuşuruz. Sofraya geçelim mi?''

  ''Bu akşam,'' dedi adam ''... maç var. Beşiktaş'ın maçı.Aslında dışarda izleyecektim de,hava soğuk.''

   Kadının yüzü asıldı:

  ''Bak!'' dedi, ''Bir sıkıntın var,belli... Ama n'olursun konuş benimle,anlat bana lütfen.''

  Adam,başını eline götürdü; alaylı bir ses tonuyla:

  ''Beşiktaş...'' dedi; '' Kötü gidiyor, çok kötü.... ''

  Kadının gözleri dolu dolu oldu.sitemkar bir tonla sesini yükseltti.

  ''En başından beri seni anlayamadım,ama şimdi daha da farklısın,çok kırıcısın.Evvelden söyleyemesen,benim kadar sıcak davranmasan da; beni sevdiğini hissederdim,bilirdim,en azından onu anlardım. Ama şimdi hiçbir şeyi anlayamıyorum. Ben seni seviyorum, ben senin için çok çabalıyorum.Sense hiçbir şeyi umursamıyorsun,hiç değer vermiyorsun şu sıralar. Şaşalı hediyeler istemiyorum;ama en azından beni düşündüğünü hissetirecek bi şeyler yapabilir,ufak bir hediye alabilirdin! Artık beni sevmiyor...''

   Derken, adam sinirle sözünü kesti.'' Aldım ! '' diye kükredi,''Kol Saati aldım! Bak!'', sol eliyle,sağ kolunu tutup kadına dogru kaldırmıştı.


  
  Kadın hıçkırıklara boğuldu.Adam anahtarlarını aldı ve bir şey demeden çıktı.Kadın ağlayarak; pencere başında, peşinden baktı.Adam arabaya bindi,kadın daha da ağladı...Lakin elinde ufak bir paketle geri çıktı,yine eve döndü. Kadın şaşkındı.Göz yaşlarını sildi,uzatılan poşetin,içindeki paketi çıkardı, açtı... O narin bileğine layık bir kol saatiydi bu!  Altındaki kartı işaret etti adam,Kadın karta baktı:

  ''Kol saati dediysem; kol saatidir... Ayrıca seni o kadar üzgün görmeseydim,bu kadar sevinç dolu da göremezdim. Sevgililer Günü'ne sokayım,yıl dönümüne bir şey olmasın.Nice birlikte yıllara...''

  Kadın,sevinç dolu gözlerle adama baktı; gülüştüler,sıkıca sarıldılar birbirlerine. Birlikte Beşiktaş'ın maçını izlediler...

Çarşamba, Şubat 01, 2012

Rüya Gibi Takım - Barcelona (2.Kısım)

 Hikayenin ilk kısmı için: http://ortasekerlikahve.blogspot.com/2012/01/ruya-gibi-takm-barcelona-1ksm.html


  Böyle bağırınca bu,  öndekiler bize baktı meraklı gözlerle.Xavi,kızgın bir şekilde: ''  Yok bi şey,devam edin...'' diyerek tersledi bunları.İniesta bakmaya devam etti, '' Dön önüne,sikerim! '' diye çıkıştı buna Xavi.Bunun üzerine de, İniesta: ''Kimi sikiyon lan sen! Tavuk mu sikiyon! Ulan! yaşı var dedik,abimizdir dedik; laf etmedik, buraya kadar geldi lan!'' diye bağırdı. Bunu duyan Xavi, hışımla çullandı İniesta'nın üzerine.Ayırdık bunları.Ben Xavi'yi tutup geri çektim,Bağrışmaya,küfürleşmeye devam ediyorlardı,kulağına yaklaştım: ''Şimdi yeri değil,sakin ol abi...''dedim,''Dışarda beraber sikeriz biz bunun belasını,hoca bakıyor şimdi...'' diye sanki lisedeymişiz gibi uyardım onu.''Sikerim Hoca'yı da, Onu da ! '' diyerek bir liseli gibi bağırmaya devam etti.Sonra sakinleşti; ama iş işten  geçmiş, Guardiola tüm söylenenleri duymuştu.Kovdu bunu idmandan,uzaklaştırdı. Bize, ''Siz serbest top çalışması yapın çocuklar,ben gelicem şimdi'' diyerek o da sanki bir lise hocasıymış gibi Xavi'nin peşinden gitti...

 Ortam gergindi, Messi birden ortamı neşelendirmek için elinde topla çıkageldi: ''Toplanın beyler! Sıçan Oynuyoruz ! ''. Hepimiz toplandık ortaya,Messi aniden; '' En son oturan ! '' diye bağırdı ve eş zamanlı  olarak oturdu.Ben daha eğilmeye fırsat bulamamışken herkes yerdeydi.Ben sap gibi,göt gibi,adeta dul bir kadın gibi kalmıştım ortada. Adamlar gerçekten de bir bütündü.Eeee boşuna dünyanın en iyi takımı değillerdi, hepsi gerçekten tek vücüt gibiydi.Lakin çok kararlıydım,oyun başlar başlamaz,bunaltıcı bir pres uygulayacak,topu hemen kapıcaktım. Oyuna başlamak üzereydik,kendimden emin bir şekilde ayağımı sallıyor,başlamalarnı bekliyordum; lakin hesap etmediğim bir şey vardı.İçinde bulunduğum grup dünyanın en iyi pas yapanlarıydı...Bu ibnelere top dayanmazdı,topu birbirlerine vura vura eskitirlerdi bir gün içinde. Ama kararlıydım, o topu mutlaka kapacaktım! Topu elinde tutan Messi'nin karşısna geçtim,''Hadi başlayım ! '' dedim.Elindeki topu bıraktı.Hemen koştum üzerine. Yere düşer düşmez, topu sağa attı; çok yakındım, hemen hamle yaptım ve müdahale ettim topa, sonra da kontrol ettim sevinçle.''Hop!'' dedi gülerek; ''İlk top serbest...''.Etraftakiler de güldü benim bu tezcanlı halime.''Daha dur,çok taşak geçicez senle'' gülüşüydü bu...

  Aradan bayaa bi zaman geçmişti,it gibi basmaya devam ediyor;lakin topu bir türlü alamıyordum.Deli
olmuştum.Yediğim çalımların, beşliklerin, fake'lerin haddi hesabı yoktu; ama hala müptela gibi koşuyordum topun peşinde.Utancımdan gözlerim dolmuştu,çok sinirlenmiştim.Dokunsalar ağlardım; ama  belli etmiyordum heralde, çünkü koşmaktan her tarafım kızarmış,terlemiş olmalıydı.
Ben böyle artık tam göz yaşlarıma hakim olamaycakken birden ''o'' geldi imdadıma, yanındaki Guardiola ile birlikte...

  İsmail Güldüren'di bu ! Evet, oydu... Bi dakka lan ! Şaka-maka bu İsmail Güldüren'di...Hemen unuttum sıçanı falan'' Ulağğn'' dedim içimden,'' Ne işi var bunun Barça'da ??? ''. O an kendimin değil de,İsmail Güldürenin orda olmasını yadsıdım dostlarım,rüyanın etkisi işte...Neyse, tanışma faslını geçtik.O sonradan geldiği için,otomatik olarak o geçecekti ortaya,ben kurtulmuştum, önemli olan da buydu benim için.İsmail Güldüren'i bilmeyen dostlar için anlatayım: ''Kesici defans''dendi mi; akla gelen sayılı kişilerdendir İsmail...Belki de en kesicisi o'dur. Kesici derken,bu adam şaka-maka keser yani... ne demek istediğimi daha açık anlatayım;İsmail, kasaplıkla futbol'u birbiriyle harmanlamış bir sanatçıdır.Evet,evet onun yaptığına ancak sanat denilebilir... R.Madrid'li Pepe falan, İsmail'in yanında melek kalır.Bugün bir Messi, bir C.Ronaldo futbol oynayabiliyorsa bunda, daha evvelden İsmail'le karşılaşmamış olmaları da çok önemli bir etkendir. Ama Messi içini ferah tutabilirdi artık, ne de olsa takım arkadaşı olmuştu İsmail.İşte şimdi Madrid düşünsündü !

   İsmail geçti ortaya, tabii o da deli oldu.Her çalımda ben de coşturdum ortamı... Atılan çalımlara; kah '' Ooooowww!'', kah ''Obaaaa!'' , kah da ''Olleeeey! ''diyerek kendimden geçtim.Ama çabuk sıkıldım; çünkü top,daha ayağıma değmemişti. ''Şahsi oynamayalım beyler ! '' diye uyardım diğerlerini,el kaldırdıp topu istedim.Top Messi'deydi, önce bana atarmış gibi yaptı; sonra Puyol'e yolladı.İsmail fake'i yemedi,topu da kapamamıştı gerçi; ama topu alan Puyol'u fena sıkıştırmıştı. Puyol o baskı altın topu bana dogru yollamaya çalıştı.Gerçekten zayıf bir pastı bu. Takıma kendimi ispat etmeliydim,nolursa olsun o topu almalı,Puyol'u kurtarmalıydım... Top hafif havalandıktan sonra orta bi yere düştü;yavaş yavaş bana geliyordu.Topa dogru koşuyordum; lakin İsmail de topa dogru var gücüyle koşuyordu...

   O an rüzgar esmiyor, ses işitilmiyordu; hatta her yer kararmıştı. Simsiyah bir sahnede sadece 3'ümüz vardı: ben, İsmail ve aramızdaki top. Zaman ağır ağır işliyordu.İkimizde, aşağı yukarı aynı anda topa ulaşmıştık;lakin ben bir adım öndeydim.İsmail topa dogru ayağını uzatarak kaydı.Ben de  ustaca bir bilek hareketi ile topu sağa çektip topu kurtarmıştım. Top geçmişti; lakin adam da geçebilecek miydi?..  Topun geçtiğini gören İsmail, ayağını sol kaval kemiğime doğru kaldırdı ki... Tam o anda korkuyla uyandım.

  İşte dostlarım olay bu.Hayır gerçekten anlayamıyordum, sabaha kadar  düşünüp durdum: ''Ben o kadar çalımı yiyecek adam mıydım laağn ?! '' dedim kendime, gözlerimi kısarak...  
                                                                                                                             Fin.