Sayfalar

Pazartesi, Nisan 16, 2012

Geçen Yine Iciyoruz... (2. bölüm)

   1. bölüm için; http://ortasekerlikahve.blogspot.com/2012/04/gecen-yine-iciyoruz.html?spref=fb

  Biz 2.ciyi de bitirdik; yani toplamda 2'şer şişe içmiş olduk. Kar daha da bastırmıştı,elemanların şarap hala duruyordu. Biz müsaade istedik,vedalaştık.Ardında yürümeye koyulduk, girdik birbirimizn koluna güle-oynaya,muhabbet ede ede ilerliyoruz.biz böyle makara yaptğımız için kayış iyice koptu, iyice saldık kendimizi.Yolda yüreyemez olduk,sendeliyorduk.Allahtan gecenin ileri saatleri olmuştu da, etrafta kimseler yoktu.Bu heralde onların önünde düşmesine bayaa içerlemiş, bana gülerek: ''Kimdi lan onlar !?'' falan diye saçma sapan sorular sormaya başladı; ''Geri dönelim,dövelim onları...'' falan dedi. İşin makarasındaydı tabii ama gerçekten çok salmıştı kendini, ben o ana kadar daha iyi gibiydim.

  Tabii,şunu belitmeliyim ki bu noktadan sonra hiç hatırlamadığım kopuk şeyler de başlıyor. Artık sendelemekle de kalmıyor; düşüyorduk.Abim bayaa bayaa geri dönmeye kalktı; ''Dövücem o pezevenleri!'' diye; zar zor tutup çekmeye çalıştım,'' Oğlum denyo musun sen? N'aptı herifler sana!'' diye söylendim.Lakin laf dinlemiyor, geri gitmeye çalıyordu yine.Hafif sinirilendim,önüne geçip ittirdim bunu, yere düştü. Güldü,''Çekil lan''diyerek ısrarını sürdürdü gülerek. Bi daha ittirdim sendeleyip tekrar düştü.Tekrar itmemin sebebi onu durdurmak mı yoksa; sadece yapabiliyor olmam mıydı bilemiyorum.Hafiften hoşuma gitmişti, bu durum. Zira dinçken bunu yapmam,onu iterek düşürebilmem imkansızdı (Haa... Güreşte işler değişir tabii, o ayrı! Gerekirse sikerim belasını...). En sonunda vazgeçti bu işten...

  Benim üşümem iyice arttı; titremeye başladım. Abim de fenaydı. Sonra etrafıma baktım, '' Nerdeyiz lan biz?'' diye sordum abime. O da etrafına bakındı.'' Burası neresi lağğn?'' falan diye söylendi. Etrafta dolanmaya devam ettik ama bi türlü tanıdık bir yol bulamıyorduk.Tanıdık bi yer,bi bina çıkarmaya çalıştım ama yok! Koduğumun Beylikdüzü'nde bütün binalar birbirinin aynısıydı...

  İlerlemeye devam ettik,ama nereye gittiğimizi bilmeden... İşin kötüsü: durmadan düşüyorduk ve kolay kolay kalkamıyor; kendimizden geçiyorduk. İşte o sıralar benim götüm attı, aziz dostlar! ''Ahaa!'' dedim; ''Biz sızıp kalıcaz,donarak ölücez burda...'', acayip oldum.''Annemi falan arayalım ya... Donucaz burda yoksa! '' dedim abime. Abim: ''Ya manyak mısın oğlum, buluruz şimdi sakin ol'' falan gibisinden şeyler soyledi gülerek, benim bu panik halimi görünce.Sürekli gülüyordu zaten. Bu durumda gülüyor olması hiç hoşuma gitmiyor,canımı sıkıyordu. İçimden '' Fena uçtu galiba...'' diye düşündüm -hoş, bu uçma konusun benim de ondan aşağı kalır yanım yoktu,artık-, ben abimin ''Arama lan...'', ''Koy şu telefonu cebine .mına koyim '' uyarılarına rağmen telefon etmeye çalıştım.Lakin bir türlü edemiyordum! Hem alkolun hem de şiddetli yağan akrın etkisiyle, ekranı adam gibi göremiyordum, her şey bulanıktı. Ayrıca telefon da ''dokanmalı'',''ekranı ellemeli''ydi; ama ben soğuktan parmaklarımı hissetmiyordum bile o an. Bu şartlarda,bu kafayla telefonu kullanmam çok zordu. Bi yerlere basıyor,ardından kulağıma götürüyordum telefonu; ama bi şey duyamuyordum.''Ulan yanlış mı bastım yoksa?.. Ya da rüzgarın,abimin sesinden dolayı mı bi bok duyamıyorum?..'' diye söylendim içimden, o an abim de durmadan beni aramamam için rahatsız ediyordu çünkü. Anneme ulaşamadım. Git gide tırsıyor ve üşüyordum.Babamı aramaya çalışıyordum diye hatırlıyorum; gelip bizi alması için.Abimin herhangi bir itirazıyla karşılaşmadım; çünkü bambaşka alemlere dalmıştı o an zaten.

  Bu olay noldu  hatırlamıyorum.Başarısız olan bu telefon girişiminden sonra bi baktım ki; cadde gibi bi yere çıkmışız.Dedim bari, taksi bulalım eve varınca evden alır veririz parasını. Uzaktan gelen arabaları,üzerime gelen far ışıklarından ötürü seçemediğim için her gelen arabayı taksi zannediyor; el kaldırıyordum. Lakin hiçbiri durmuyor, geçip gidiyordu.Ben umudumu kaybetmeye başladım.Artık içimden dua falan etmeye başladım, imana geldim...''Ulan sarhoş bi şekilde ölücez.Önce donucaz sonra yanıcaz! kesin cehenneme gidicez,sikilecek belamız...'' diye içimden yerinirken iyice götüm attı. Taksi olup olmaksızın gelen arabaların hepsinin önüne atladım, yolunu kesitim.Göz göze geldiğim sürücülere ''Niye durmuyonuz lan! '' diye bağırdım.''Şaşıran sürüceler yavaş yavaş gaz veriyodu üzerime,ürkmüştüler. Abim kahkahalarla zar-zor çekmeye çalışıyordu beni arabaların önünden.Bu müdahalere ben de karşı gelmek için direnirken düşüp yuvarlanıyoduk yolun kenarlarına... Bu sayede arabalar öyle yol buluyordu kendilerine ve gazlıyolardı. Sonra biz öyle yürümeye,tekrar tekrar düşmeye falan devam ettik, heralde. Sonra annemin geldiğini hatırlıyorum, endişe dolu gözlerle geldi yanımıza.''Aha ! '' dedim o an,''Şükürler olsun Rabb'ime ! ''.İşte daha sonra eve gittik annem abime kahve falan yaptı; abim ''Uyumayacam!'' faln diye diretiyodu.Ben de yatağa geçip sızdım öyle diye hatırlıyorum...

  Sonra ertesi sabah kalktım.Verdiğim ilk tepki, yüzümde kocaman bi sırıtışla; ''Hassiktir!'' oldu.İçeri gittim.Annem kahvaltı hazılıyodu.Abim da kalktı,gülerek mutfağa geldi. Bana, '' Oğlum sen niye kendini arabaların önüne atıyosun lan!? Denyo!'' diye sordu kahkaha atarak. ''Ulan seni eve götürmeye çalıştık işte! yüreyemiyordun lan daha, devirliyodun durmadan...'' diye karşılık verdim ben de. Dün gece yaşananları çözmeye çalıştık işte, Abim ''Oğlum, ben senle bi daha içmem!'' dedi; ' Sana kalkalım,gidelim' diyorum, sen vaziyeti çakmıyosun'' falan diye söylendi. Sonra '' Yok aga! ben bi ton şey içtim,şu yaşıma kadar -lise de dahil- böyle olmadım.'' diye ekledi. Anneme dedim: ''Sen nasıl buldun bizi?''.Dedi: '' Sen arayıp arayıp duruyodun, bi şey demeyip kapatıyodun, en son aradın 'Acıbadem Hastanesinin ordayız,gel çabuk! ' dedin.Ardından ses kesildi yine. Çıktım ben de o tarafa; baktım bi apartmanın önündesiniz.Abin: ' Bizim apartman işte... ' diyerek girmeye çalısıyodu, sen: 'yok burası değildi galiba ' diyodun.O halde buldum sizi...'' dedi. Ardından şakayla karışık ''Utanmıyorsunuz di mi? O saatte kadın başıma beni dışarı çıkarttınız... Öldüm burda meraktan. '' diyerek sitem etti. Bana, '' Babanı da aramışsın sen, 'Gel, al bizi' demişsin.Şaşırmış,ne dediğini anlamamış, kızmış sana 'Nereye geleyim lan! Adam gibi konuşsana !'' diye sormuş, sen de ''Gel 'lan' işte! Beylikdüzü'nün arka taraflarında bi yerderyiz, Çabuk gel! ' diye bağırmışsın. Utanmıyor musun öyle konuşmaya babanla'' dedi. Ben çok şasırdım,utandım; ''Yok ya! 'lan' flan dememişimdir...''diyebildim .''Valla anne, ben o kafayla ölücez sandım o soğukta donarak''ondan paniklemişim ne yaptığımı bilmiyordum'' diye de ekledim. ''Zaten yolun yarısından döndürdüm buraya geliyodu...''dedi ( O gün babam Topkapı'da kalacaktı,ben o an unutmuşum). Ayrıca '' Kadir'i de aramışsın,gece boyu bana ulaşmaya çalısmış,bayaa korkumuş çocukcağz...Ben, gece buldum diye haber verdim,sen de bi ara konuş.Ayrıca Sultan da aradı '' dedi.

  Kadir'i aradım,durumu anlattım.''Seni ne ara aradım lan ben? Ne dedim sana ? '' diye sordum.''Ya aradın 'Kadir,dur sakın kapatma! ' dedin, arkadan sesler geldi. Tak! Ses kesildi, kapandı. Geri aramaya çalıştım cevap gelmedi,meşgule düştü.Ardından ''Üzg., sonra ararım.'' diye mesaj geldi.Ben işkillendim; ''Biri bi şey mi yaptı bu böyle mesaj atmazdı'' falan diye.Annene falan ulaşmaya çalıştım; Kültür Üniversitesin'de çalıştıgını biliyodum.Ordan aldım zar zor telefonu falan.Ama ona da ulaşamadım başta.  Polisi aramaya kalktım da adres istediler,veremedim'' derken ''Oha!'' diye sözünü kestim;''Ne polisi! ''.'' Lan olm ne biliyim! Öyle mesaj falan gelince kaçırdılar sandım.Çok korktum,tüm evi uyandırdım.Kaça kadar uyaymadık senin haberin var mı lan!?'' diye sitemkarca sordu.Özür diledim, ''Yaaa...'' dedim; ''Sorma maymun olduk! Çok fena çarptı,şarap. Kaybolduk işte, yolu bulamadık...Götüm attı donucaz diye. Annemi aramaya çalışırken,aramışımdır heralde seni de '' dedim.Endişelendirdiğim için özür dileyip ilgisi için teşekkür ettim,vedalaştık.Sonra Sultan'la da konuştum; ''N'aptım seni de mi aradım?'' diye sordum.Lakin onu aramamışım en azından. Ona Kadir demiş,'' böyle böyle... Adres-telefon var mı evlerinin?'' diye.O da meraklanmış,korkmuş.Ona da durumu, ayrıca anlatarak ilgisi için teşekkür ettim.

  İşte... Abim o günden sonra şaraba tövbe edip perhize başladı. Annem: ''Bi daha ben sizi dışara salmam'' dedi. Babam: ''Evin yolunu bulmayan pezevenkler! '' diye dalga geçti.Bense; tüm bunlar karşısında sadece sırıttım,çok gamsızdım.

                                                                                                                                        Son.

2 yorum:

Miss Spock dedi ki...

Olayın Sultan Cephesi:
Şimdi bu yazıyı neden yazıyorum, niye yazıyorum, nasıl yazıyorum? Bunu izaha gerek yoktur Erim bu cepheyi hakkıyla bilmiyor ve olay tam anlamıyla aydınlanmamış ondan yazıyorum. 10 dakika içinde de legalleştirilen illegal yollardan yayınlıcam Blogger'ın izniyle. Şimdi bunu okuyan sevgili azınlık okur; bir kış gecesi, saat 03.27 gibi bir şeydi sanırım. Oturmuşum odamda, son 2 aydır yakındığım monoton hayat sebebiyle sıkıntıdan patlıyorum. Birden telefonum çaldı. Bir baktım ki: Kadir. Ulan dedim içimden ne oldu acaba? Başına bir iş mi geldi? Tinerciler yolunu mu kesti? Beyoğlu'nun arka sokaklarında travestiler yolunu mu kesti? Meyhane masasında parası mı bitti? tüm bunları 1.5 saniye içinde düşündüm galiba. En sonunda Kadir'in de benim gibi bir mimarlık öğrencisi olduğunu hatırladım; yakın vakitte bir teslimi olabileceği, uyumamış olduğumu tahmin ettiğinden mütevellit aradığı ve acil bir şey soracağı ihtimalinden neredeyse emindim. Açtım telefonu. Kadir'in sesi öyle bitikti ki; bu sefer de kim trafik kazası geçirdi? Kime inme indi? Uzaylılar mı kaçırdı? Olm acaba biri mi öldü yoksa! düşünceleriyle haşır neşir bir halde Alo faslını geçtik. Kadir: "Sen Erim'in ev adresini biliyo musun?" dedi. "Yoo nereden bileyim ben açık adresini, yalnızca Beylikdüzü'nde oturduğunu biliyorum. Noldu ya?" diye cevap verdim. "Ya Erim aradı beni. 'Kadir, sakın teli kapatma' dedi. Birkaç saniye arkadan sesler geldi ve tak kapandı. Aradım açmadı. Babamdan aradım. Bir kadın açtı alo dedi kapattı. Sonra da ‘Üzg. Sonra ararım.’ Diye mesaj çekti. Bunu Erim yazmış olamaz. Polisi aradım. Adres lazım dediler. Çok endişe ediyorum." dedi. Harfi harfine bu sayın okur. Nasıl bu kadar hatırladığıma gelecek olursanız; bu olay Yaşadığım Ani Travmalar Top 5'e rahat girer de ondan. Abartmıyorum, baştan ayağa zangır zangır titredim, dilim damağım kurudu, ateşim çıktı, hani vardır ya kafamdan aşağı kaynar sular döküldü heh işte böyle tuhaf tuhaf fizyolojik tepkiler verdi vücudum. “Yasin’i aradın mı? O tarif etsin polise yolu.” Dedim. Fakat Kadir de aramış zaten, Yasin şehir dışındaymış üstüne üstlük telefonu kapalıymış. “Dur dur Erim’in annesi bizim okulda yurt müdür yardımcısı, ona ulaşayım” dedim ve facebookta konuşmak üzere telefonu kapattım. Yurda yolu düşmüş, düşmemiş her insanı aradım, facebooktan yazdım, mesajlar attım. Çoğundan normal insanlar olmaları sebebiyle o saatte cevap alamadım aldıklarım da bilmiyorlardı. İnternetten yurt güvenliğini aradım: “Şey iyi geceler Songül Çilesiz ile görüşebilir miyim? Ben öğrencisiyim.( Yurtta kalmamama rağmen görüşme şansımı artırmak için salladım.) Acil bir durum var. Arkadaşımın annesi aynı zamanda. Arkadaşımla ilgili….. vidi vidi vik vik”

Miss Spock dedi ki...

Tabii Allahsız güvenlik naptı! Napıcaksın bu saatte! İsmini ver! Sarhoş musun sen! Şeklinde saydırdı. 2. Kez aradım aynı olay. En sonunda Kadir’e ara sen de diye numarayı verdim. O da arıyor. Tabii ben o an benim yaptıklarım inanın bu olayın tümünden daha utanç verici. Ama daha da utant verici şeyler yaptığımdan açıklamaya çekinmiyorum bile. Gittim ben Erim’e “Yarım saat içinde geliyorum. ”, “Bir şey lazım mı, gelirken alayım?” türevli mesajlar attım. Niye attın derseniz; valla bilmiyorum. Bir cevap gelsin, ‘onu kaçıranlar’ görsün de federaller peşimize düşecek diye korksunlar, ya da bir cevap gelsin Erim mi attı mesajı anlayayım. Bunların biri ya da hepsi. O anki hal bir delilik haliydi bildiğiniz. Kadir’den cevap bekliyorum bir yandan hatim indirdim resmen, jet imam bile benim kadar hızlı okumamış o an. Birden Kadir, “Sarhoşmuş. …. …. Annesi aradı söyledi” dedi. Çok nadir küfreden ve toplum içinde küfretmeyen bir insan olarak o an nasıl küfürler ettim bilemezsiniz. Erim’e ise seviyeli ve tehdit dolu bir mesaj atmakla yetindim. Birkaç dakika sonra başka bir numaradan “Ben Erim. Şimdi evdeyim. Çok teşekkürler.” Diye bir mesaj geldi. O mesaja da kızgınlık ve tehditlerle cevap verdim. Sonrasında cevap olarak gelen mesajda çok kibar bir dille Erim’in annesi, Erim’e istediğimi yapabileceğimi, kendisinin de çok endişelendiğini, bize rahatsızlık verdikleri için özür dilediğini belirtmişti. Ben de bunun bizim görevimiz olduğunu, asıl gece gece bizim arayarak rahatsızlık verdiğimizi falan fişman söyledim. Birkaç samimi mesajdan sonra, Erim’in iyi olduğunu öğrendiğim gibi annesinin de dünya tatlısı tabir-i caizse “çok kafa” bir insan olduğunu anladım. O gece uyuyamadım stresten. Yerimde bile oturamayacak kadar gergindim. Uyandığımda Erim’den gelen bir mesaj gördüm hemen konuştum. Pek sayın, sevgili, büyük başkan Songül Teyze’den aldığım onayla, onun ağzına tükürecektim, neler diyecektim, içtiğine içeceğine pişman edecektim ki; yine cool tavırlarıyla zeytinyağı gibi üste çıktı. Ben de arada bir hatırlar, anlatır gülerim. Aklımda ise birkaç soru var hala;
1. Kadir’e alo diyip telefonu kapatan kız kimdi?
2. Allahsız güvenlik görevlisi neden bana telefon numarası vermedi de Kadir’e verdi?
Bu da böyle işte sayın okur. Son olarak şunu belirtirim ki; buraya kadar okuduysan bu yazıyı; sen çok yüce bir insansın. En sevdiğim okur, vefalı okur. Kal sağlıcakla, mıncırdım.

Erim’e not: Bunu yayınlamazsan kafanda içimi güzel Cumartesi’lerden 7 şişe kırarım.